RESTORASYON DENEMESİ 19-10. ASIRLAR
Kafkasya’daki Rus otoriteler Sevan gölü yakınlarındaki Novobayazetsky Uezd bölgesinde yaşayan Müslüman Kürd aileden bir dilekçe aldı. Mgo, Avdo, Alo ve Fero kardeşler anneleri Gapeh ile birlikte hükümetten İslam dininden ayrılmak ve Armenian Apostolik inancına geçmek için izin istiyordu. Dilekçelerine Armenian komşularının şahitliklerini de eklediler. Şahitler Rus imparatorluğunun güneyindeki yüksek karşı dağlarda yaşayan komşularının samimiyetle hristiyan olmak istediğini doğruluyordu. Tiflis o vakitler Kafkasya Askeri Valiliği başkenti idi. Tiflis’deki Rus yetkililer bu talebe şaşırmadı. Güney Kafkasya’daki yüzlerce birey ve aileden benzer din değiştirme talepleri alıyorlardı.
Becoming Armenian: Religious Conversions in the Late Imperial South Caucasus
Vladimir Hamed -Troyansky
1872
Kafkasya’daki Rus otoriteler Sevan gölü yakınlarındaki Novobayazetsky Uezd bölgesinde yaşayan Müslüman Kürd aileden bir dilekçe aldı. Mgo, Avdo, Alo ve Fero kardeşler anneleri Gapeh ile birlikte hükümetten İslam dininden ayrılmak ve Armenian Apostolik inancına geçmek için izin istiyordu. Dilekçelerine Armenian komşularının şahitliklerini de eklediler. Şahitler Rus imparatorluğunun güneyindeki yüksek karşı dağlarda yaşayan komşularının samimiyetle hristiyan olmak istediğini doğruluyordu. Tiflis o vakitler Kafkasya Askeri Valiliği başkenti idi. Tiflis’deki Rus yetkililer bu talebe şaşırmadı. Güney Kafkasya’daki yüzlerce birey ve aileden benzer din değiştirme talepleri alıyorlardı.
Büyük Kafkasya ve Orta Doğu’da dini konversiyonlar şiddet ile iç içedir. Osmanlı imparatorluğunun doğu vilayetlerindeki binlerce hristiyan Armenian 1890 Hamidi katliamlarından ve 1910 kırımından kaçmak için müslüman olmuştu ve bu bir fenomen; binlerce müslüman Armenian da aynı dönemde hristiyan olmak için Rus yetkililere başvuru yapmıştı.
Bölgede Rusya, Osmanlı ve İran vardı.
Rusya, Orta Doğu ve Eurasia tarihlerinde müslümanların başka dine toplu geçişlerine pek rastlanmaz. Avrupa emperyalizmi ve sömürgecilik çağında (hristiyan) mezhepler arası şiddet de göz önüne alınırsa İslam’dan başka dine geçmek isteği olağan dışı ve üstelik de Armenian Apostolik inancına konversiyon talep etmek daha da nadir bir durumdur. Armenian (Apostolik) kilisesi hiçbir zaman din propagandası yapan bir Kilise olmadı. Herhangi bir Armenian rahip veya Ortodoks olmayan herhangi bir din adamı imparatorluk Rusya’sı topraklarında yasal olarak din propagandası yapamazdı. Bu makale Armenian hristiyanlığı Armenian Apostolik kilisesi özelinde ancak Armenian Katolik kilisesi ile birlikte 19.asır sonları ve 1.Dünya Savaşı esnasında Rus vilayetleri ( guberniia) Tiflis, Erivan, Elisabethpol (Gence) ve Bakü’deki faaliyetlerini inceleyecek. Bu şehirler modern Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’dadır.
Güney Kafkasyalıların Armenian-laşmasında politik ve ekonomik iklimin dini konversiyonlar lehine olması bir faktördü ve Çarlık Rusya’nın kırsal ve göçebe nüfuslar üzerindeki hükümet onaylı konversiyonları da sosyal ve ekonomik fayda getiren yeni bir yasal kimlik edinmede araç olarak kullanıldı. Benzer şekilde 20.asır başlarında Rusya’daki Yahudiler de kendilerini ayrımcılıktan koruyacak ve eşit haklar tanıyacak yeni bir yasal kimlik ihtiyacına girdiler ve Armenian Apostolik Kilisesi’ne yöneldiler. Rus yönetimi altındaki Güney Kafkasya’da Osmanlı ve Iran tebaasının Apostolik Armenianlığa yönelmesinin bir hedef olduğunu sadece başvuru sahiplerinin dilekçeleri değil, Tiflis, Erivan, Bakü, Moskova ve St. Petersburg arşivlerinde muhafaza edilen Rus sivil ve Ermeni dini yetkililerin tamamlayıcı raporları da destekler.
18.asırdan önce Rus hükümeti Volga’daki eski Müslüman hanlıkların topraklarını ele geçirdiğinde aralarında Buddist ve geniş Sibirya’daki animistlerin de olduğu Ortodoks olmayan yerel popülasyonu zorla vaftiz etti veya vaftize teşvik paketleri sundu. Ortodoks olmak Rus tebaası olmak ile karmaşık bir şekilde bağlantılı idi ve Rus imparatorluğu Hristiyanlaştırma yolu ile genişledi. Öte yandan Osmanlı’ya baktığımızda İslamlaştırma hiçbir zaman Osmanlı’nın politikası olmadı. Osmanlı tarihçileri erken fetihlerle bağlantılı din propagandaları, padişah ve saray mensuplarının politikaları, kutsal mekanların dönüştürülmesi gibi politikaları incelediğinde birden fazla motivasyon olduğunu ortaya koydu. Bu makale hakimiyet alanı olmayan nadir din değiştirmeleri inceleyecektir. Çünkü din değiştirenler Rus Ortodoksluğunu veya Osmanlı İslamı’nı da değil tamamen bölgesel bir inancı tercih etmiştir. Onlar Rusya’nın kraşen Tatarları veya Osmanlı’nın kripto Hristiyanları gibi eski dinlerine de dönmediler. Tamamen yeni bir inancı benimsediler. Öte yandan güney Kafkasya’da Apostolik Armenianlığa geçişler emperyal yayılmanın yan ürünü idi.
Rusya bölgenin politik ekonomisi ile hukukunu dönüştürürken tebaasının bir kısmı hristiyan Ermeni olmayı seçmiş olabilir. 19.asırda imparatorluk inanç düzenlemesi yaptı. Rus hükümeti din değiştirme taleplerini inceledi, bazılarını kabul etti ve bazılarını reddetti. Böylece din değiştirme konusunda nihai hakem rolü üstlenmiş oldu. Düzenlemelerin devletin Ortodoks hristiyanları ile olmayan Rus tebaaları arasındaki ve daha sonra da Yahudiler ve diğerleri arasındaki hukuki eşitsizliği derinleştirdiği düşüncesindeyim
(Troyansky düşünüyor-ben değil. Kastedilen Rabbinik Yahudiler. Niyesi hakkında hiçbir fikrim yok. Not alın. Sonra lazım olacak)
Rusya’nın güney Kafkasya’daki Ermeni inancına geçiş konusundaki yaklaşımı ile Osmanlı’nın 19.asır sonlarında Anadolu Ermenilerinin İslam’a geçişleri konusundaki yaklaşımı arasında benzerlikler var. Her iki yönetim de bu din değiştirme talebinin samimiyetini sorgular. Samimiyet meşruiyeti için gereklidir. Osmanlı kitlesel din değiştirme talebinin ardında yatanın hristiyan Armenianlara uygulanan güç olduğunu gördü ve bu zorlamanın İngiltere, Fransa ve Rusya tarafından müdahale sebebi olarak görülmesinden çekinerek hristiyan Armenianlardan gelen topluca din değiştirme talebini reddetti- buna inanç özgürlüğü diyoruz. Ruslar ise reddetme sebebi olarak “dilekçe sahibi maddi çıkar beklentisi içerisinde ve ayrıca ayrımcılıktan kaçmak istiyor,” sonucunu kabul etti ve eski din ve sosyal hiyerarşileri korumak adına dilekçeleri reddetti.
Her iki durumda da son dönem imparatorluk hükümetleri kitlesel din değiştirme yerine bireysel talepleri “samimi arzu ile olması koşulu ile” vurgusunu öne çıkardı. Modern devletin ayırd edici özelliği toplumsal dini bağlılığa karşı bireysel inançların kuvvetlendirilmesi idi. Güney Kafkasya’nın muhtelif köşelerinden yağan yüzlerce din değiştirme talep dilekçeleri tek başına dini statükoyu tehdit etmiyordu ve sınırlı demografik öneme sahipti. Ancak Rusya açısından devletin ihtiyaç duyduğu yeni ruhlar ve ruhların mükellefi olacağı vergiler vardı ve vergilerin adresi Rus Ortodoks kilisesi idi ve Apostolik Armenialığa geçenler aslında Rus Ortodoks kilisesinin hakimiyetine meydan okuyordu.
Rus ve Osmanlı’nın kendi mezhepleri vardı ve bu mezheplerin mensupları dini kimliklerine sadakatle bağlı idi ve şimdi bunlar alternatifte birleşme yolu ile yeni bir ulusal ideolojinin doğmasına ortam hazırlıyordu.
1872’de Shaknaz oğlu Makhmat Gasan Akhmadov isimli bir Müslüman Rus otoritelerden Apostolik Armenian dinine konversiyon izni istedi. Dilekçesine göre : “ Üç yıl önce ilahi bir aydınlanma yaşamış ve Armenian Gregorian kilisesi ritinde hristiyan olmak için derin bir arzu duymaya başlamış ve o sebepten karısı ile kızını Shemakha’da (Azerbaycan) bırakıp Ermenice öğreneceği Giulatan’a taşınmıştı ve o vakitten beri burada Armenian ritinde yaşıyordu ve nihayetinde St Jacob manastırına da kabul edilmişti.” Makhmat artık dünya nimetleri ve problemleri ile ilgilenmek istemiyor ve hayatının geri kalanını burada keşiş olarak geçirmek istiyordu.
Giulatan Karabağ’da bir köydür. Köy sakini Armenianlar dilekçeye iliştirilen ekte Makhmat Gasan’ın Müslüman olarak doğduğunu, yakın zamanda köylerine taşındığını ve ani bir aydınlanma yaşayarak hristiyan olmaya karar verdiğini doğruladılar. Hristiyan geleneğinde bu tip ani ruhsal aydınlanmalara sıkça rastlanır ve Pauline modeli denir. Ancak Güney Kafkasya tarihinde bu nadir örneklerdendir. Çoğu güney Kafkasyalı dilekçelerinde konversiyon talep gerekçelerini “uzun yıllar Armenianlarla iç içe yaşadığımızdan dolayı.. “ şeklinde belirtir. Gado kızı Gülizar mesela modern Gyumri (Gümrü) eski Aleksandropol yakınındaki Kulidzhan köyünden bir müslüman idi. 1904’de dilekçe yazdığında, “ doğduğumdan beri Armenianların arasında yaşıyorum. Armenian Apostolik Kilise’nin benim için doğru olduğuna inandım,” diye yazdı. Gülizar’ın konversiyon talebinde aşık olduğu ve evlenmek istediği hemşehrisi gencin Armenian olmasının da itici gücü vardı. Dilekçesine 49 komşusu ve ayrıca yerel Armenian rahip şahitlik yaptı ve “evet, o bizim buralıdır ve sekiz senedir de köyümüzde yaşamaktadır,” dediler.
1868’de Kürd Müslüman Kelesh oğlu Guso Armenian katolik olma dilekçesi verdi. Dilekçesinde yazdığına göre çocukluğundan beri katolik Armenian köylerinde çobanlık yapmakta idi, zaten içlerinde yaşıyordu ve içinde yaşadığı toplulukta sosyal kabul görmek için din değiştirmek istiyordu.
Eçmiadzin yakınlarındaki Yezidi Safo kızı Amal da “doğduğumdan beri aynı ortamdayım” diyerek Apostolik Armenian Kilisesi’ne girmek istedi. Erivan yakınlarında yaşayan iki Assyrian Fagrrat Saiatov ve Saiad Azizian da komşularının dinine konversiyon izni talep ettiler, biri 13 diğeri 20 senedir Armenianlar ile çalışıyor ve aralarında yaşıyordu.
Armenian Hristiyanlığına konversiyonların çoğu güney Kafkasya müslümanları idi ve dilleri Kürtçe, Tatarca (Azerbaycani) veya Türkçe idi. Yerel Assyrianlar, Yahudiler ve Yezidi Kürtlerden ayrı kuzey Kafkasya ve Kırım’dan gelen müslüman göçmenlerden de din değiştirme talepleri alındı. Apostolik veya Katolik Armenian kilisesine katılma talepleri daha çok bekar erkek ve kadınlardan geldi ama ailecek konvert olanlar da vardı. İmparatorluk Rusya’sında (Rus) ortodoksluktan sonraki ikinci popüler kilise Armenian kilisesi idi. Konversiyonlar Rusların bölgeye girmesi ile arttı
burada kastedilen Gregorian Armenian Kilisesi ve Astrakhan’da olması lazım. 1768 Çariçe Katerina’dan yetki aldı. Yetkisi Rusya ülkesi sınırları içinde idi. Aynı sene aslen Küçük Kabardalı yeni Rus Kurgoko Kançokin Mozdok kale şehri inşasına başlayacak. Onun olayı 1739 Osmanlı-Rus anlaşması ile alakalı ve başka bir tarih. Eçmiadzin Çohur Saad eyaletinde, bizim Revan Hanlığı dediğimiz yerde. Rusya tarafından ilhak edildikten sonra Rusya Armenian Kilisesi ile birleştirilip RAAK olacak.
1801’de Rusya Georgian Kartli ve Kakheti krallıklarını ilhak etti (Perslerden);
10 yıl kadar sonra İmereti’yi, Guria ve Mengrelia prensliklerini (Osmanlı’dan);
ardından Ganja, Karabağ, Shaki ve Shirvan müslüman hanlıklarını. (bunları da Pers’den aldı sanırım ama Nadir Şah sonrası (1747) Pers veraset savaşları devam ediyor. 52 sene sürecek. Bu vakte geldiğimizde Persler derken Zendler ve daha doğudan gelecek Qajarlar var.
1704-1722 aralığı için Safavi Ülkesinde: Abdali ayaklanması var. Şah Huseyin mevcut Kandehar valisini geri çekip yerine Shanavas’ın oğlu Gürgin Mehmet Han’ı gönderdi. Shanavas Evliya’nın Temir Han dediği Kakhetili Alexander oğlu David-Teimuraz’ın (öl. 1659) oğlu ve Mehmet Görgin de torunu. Babası Shanavas evvelden Isfahan genel valisi idi. Öz veya üvey annesi Çaç Levan’ın kızkardeşi Mary. Mary evlilik yolu ile Pers ülkesine gitti ve Mariam/Meryem oldu (1638/39). Shanavas Mary’nin üçüncü evliliği. İlk eşi Guriel prensi idi. Boşandı. Simon Khan’ın küçük oğlu Isfahan valisi Rustam Bacrat Mirza ile evlendi. Bir sene sonra Safi Şah emri ile Rustam, Shanavas’ı evlat edinip varisi yaptı ve Rustam o sene ölünce Mary/Meryem Shanavas ile evlendi. 1658-72 aralığı Paşacık/İmeret ile Mingrelia’da fırtına koparttıracak Pers Tiflis valisi Shanavas’ın karısı bu Mary/Meryem. Bu ailenin batı Kafkasya’dan ziyade Idar oğlu Temruk’un ikamet ettiği kuzeydoğu Kafkasya bağları güçlü. Gürgin Mehmet 1704 Mayıs ayı başlarında 4.000 Gürcü ve 20 bin Kızılbaş asker ile Kirman’dan Kandehar’a hareket ediyor ve Abdali ayaklanmasını hayli sert bastırıp, Şar Safa kalesi yakınlarında kıstırdığı Devlet Han ile oğlu Nazar’ı öldürüyor ve Devlet’in diğer oğulları Rüstem ile Muhammed Zaman Han’ı aşiret liderleri ile birlikte Kirman’a sürgün ediyor. Abdaliler zayıflatılınca Babürlüler destekli Gılzaylar tekrar güçleniyor. Liderleri Mir Üveysi Han Hotaki Dehli Sultanı Şah Cihan’ın torunu ile evli. Gürgin Mehmet riski görüyor aslında ve Mir Üveys’i başka bir isyanı bastırmaya tayin ederek dengeyi sağlamayı deniyor ancak kendi askerleri bu arada Kandehar’da taşkınlıklar yapıyor ve Gılzaylar ayaklanıyor. Gürgin Mehmet, Mir Uveysi’yi tutuklatıp Isfahan’a gönderiyor. Mir Uveysi karizması ile Isfahan’da bir nüfuz kazanıyor ve Ruslarla 1717 Ticaret anlaşmasını imza edecek olan Safavi başveziri Fethali ile dostluk kurup Gürgin Mehmed aleyhindeki ortamı köpürtüyor biraz. Ardından Hac müsaadesi alıp Şiraz yolundan Perslerin Akkoyunlu günlerinden beri güney anlamında Kızıldeniz de dediği Basra körfezine, oradan Katif’e geçiyor ve Mekke’ye ulaştığında buradaki Osmanlı Hicaz emirliği ile görüşüyor ve “biz Sünni’yiz bu Acem ve Şiilerden nedir çektiğimiz. Gürcü kafirleri de ayrı dert.. .” diyor ve en nihayetinde “haklısın, isyanın helal, gazan mübarek olsun,” fetvası alıyor. (Bu pasajla ilgili sıkıntı tek tek girdim o vakit ki Hicaz ilişkilerine. Osmanlı’nın aktif varlığı yok ve Hicaz emirleri korsan saldırılar yüzünden Şam’dan ileri gidemiyor-dolayısı ile kimden aldı fetvayı bilmiyoruz. Olaylar Osmanlı istihbaratına sonra düşüyor ve savaşlar yaşanacak. Gürcüden kastedilenler bizim anladığımız Gürcüler değil. Bunlar Pers Gürcüleri. Bizim Gürcülerin ve Gürcistan Gürcilerinin de bunu ayırd edebilmesi lazım, sonra başka olaylar yaşanacak. “Mir Üveysi 1708’de Isfahan’a döndüğünde Isfahan sarayında tedirginlik olduğunu gördü. Çar Peter (1682-1725) İsrail Ori isimli Ermeni asıllı bir elçi göndermişti (Aslen Zanzegar melikinin oğlu). Şamahı yakınlarındaki elçi Isfahan’da ikamet eden Avrupalılara göre Armenia krallığı taht varisi idi ve Peter’in niyeti İran’ı işgal etmek ve onu kral yapmak idi. (Peter ile bağlantısı var ama Peter’in niyetini doğrulayamıyoruz. Rusların da aleyhine gelişiyor olaylar). Mir Uveysi Şah Huseyin ile konuştu ve Ruslar ile Rusların gizli niyetlerine karşı uyardıktan sonra Kandehar’daki Gürci Gürgin Mehmet Han’ı hatırlattı ve, ya Ruslarla anlaşır ise?” dedi. Şah Huseyin o zaman Mir Uveysi’ye hilat giydirdi ve Kandehar’a gönderdi. Gürgin Mehmet bu durumdan hoşlanmadı ancak Şah Huseyin’in fermanı ile geldiği için bir şey de demedi ve Mir Uveysi bu arada Hicaz’dan aldığı fetva ile yerel Sünni aşiretler görüşüp kendi alt yapısını oluşturmaya başladı. Sonuç olarak Kandehar doğusundaki Kakarlar ayaklanınca Gürgin Mehmet yeğeni Alexander komutasında çoğu Afgan, Beluç ve Gürcü askerlerden bir kuvveti Nisan 1709’da Kakarlar üstüne yolladı. Mir Üveysi o zaman Kandehar’ın hemen dışındaki Kohkran kalesinde bir ziyafet tertif edip Gürgin’i davet etti ve Gürgin ve adamları o gece katledildi. Kendi adamlarına Gürgin’in askerlerinin kıyafetlerini giydiren Mir Üveysi Kandehar kalesine gitti. Askerler geleni Gürgin Mehmet zannederek kale kapılarını açtılar ve böylece Gılzaylar Kandehar’ı ele geçirdiler.Bu olayın istihbaratını Zaruşad (Arpaçay) sancak beyi Karslı Bedreddinzade Mirliva Ali beğ Damat İbrahim Paşa’ya geçti. 1704-1705 Kürd Bayram oğlu Mehmet Paşa Şam Hac emiri. Onlar Suriye-Kerak’a sonra da Suriye-Belka bağlanan Ma’an’a kadar refakat ediyor. Sonrasına gitmiyorlar ve dönen kafileyi de burada karşılıyorlar. Eşkıya olayları yüzünden Hac kafilesini geciktirince hakkında idam emri gelen Mehmet Kırım’a kaçıyor. 1707 senesinde Şam valiliği ve hac emirliği görevi Türbedar Süleyman Paşa’da. Mekke-i Mükerreme Şerifi ondan mutlu değil, şikayet edince görevden azledilip Van’a atanıyor ve yerine Kaptan Yusuf Paşa geliyor ve Hac emirliği görevine de Şam ahalisinden Kavvas-zade Hasan paşa getirilip, Gazze sancağı arpalık olarak tahsis ediliyor. Hareketli bir sene. Savaşlar ile alakalı da olabilir Kaptan Yusuf fazla kalmıyor ve yerini Halepli Hüseyin Paşa’ya bırakıyor ve Huseyin Paşa kısa süre sonra Kuleyb ayaklanmasında öldürülüyor ve Kırım’a kaçan Bayram oğlu Mehmed demek ki af edildi, tekrar Hac emiri oluyor fakat buradaki olaylar için zayıf kalıyor. 1708-1714 Şam valisi ve emir-ül Hac Aydınlı Osmanoğlu Nasuh Paşa. Zeybek havası ile geliyor ve onun da gündemi çok dolu ve bu adamların hiç biri Ma’an’dan öteye gitmiyor. Huseyin Şah’a darbe yapılması hk: Mır Uveysi kolundan Mir Mahmud, Gülnabad zaferinden hemen sonra hızla İsfahan üzerine yürüdü ve 21 Mart 1722’de şehri kuşatma altına aldı. Yaklaşık sekiz ay süren şiddetli bir kuşatmadan sonra Şah Hüseyin bizzat Mir Mahmud’un karargâhının bulunduğu Farahabad’a gelerek Safevi tahtını ve tacını ona teslim etti. Mir Mahmud 26 Ekim 1722’de Isfahan’a Haçu kapısından girdi ve orada Şah Huseyin’in kızı evlendi ve Şahlığını ilan ettiğinde hududun Osmanlı tarafında Erzurum valisi Silahdar Ibrahim paşa ve Van valisi Köprülü Abdullah paşa var. Bu dönemde Erzurum Valisi Silahdar İbrahim Paşa, Afganların İran topraklarındaki ilerleyişi ve İsfahan’ı kuşatmalarıyla ilgili toplanan istihbaratı, 1722 başlarında İstanbul’a rapor etmişti (Uzunçarşılı, 1988, s. 173). Bu gelişmeler üzerine Osmanlı Hükûmeti tarafından Van Valisi Köprülü Abdullah Paşa’ya gönderilen Mayıs 1722 tarihli hükümde, Mir Üveys oğlu Mahmud Han ve ammizadesi Kasım Han ve Dağıstan ümerasının taraf taraf İran topraklarını zapta başlayıp üzerlerine sevkedilen Kızılbaş kuvvetlerinin mukavemet edemedikleri ve bu suretle Kandehar, Herat, Kirman, Yezd ve Şamahı’nın elden çıktığı ve İsfahan’ın da zapt edilmek üzere olduğu beyan olunmuş ve kendisine tedbir alınması hususunda emir verilmişti. (130 No. Müh. def., s. 362). İsfahan kuşatması esnasında Osmanlı Hükûmeti tarafından Erzurum Valisi Silahdar İbrahim Paşa’ya gönderilen Mayıs 1722 tarihli bir başka hükümde ise şayet İsfahan düşer ise diğer yerlerin de hızla düşeceğinden Osmanlı hududu üzerindeki İran vilayetlerinin halkını komşuluk hukukuna dayalı olarak Afganlara karşı müdafaa edilmesi için Gence, Tebriz, Tiflis ve Revan’ın derhâl zapt edilmesi emri verilmişti (130 No. Müh. def., s. 360). Ancak daha sonra Van Valisi Vezir Abdullah Paşa’ya Haziran 1722’de gönderilen hüküm ile İsfahan’ın henüz düşmediği dolayısıyla İran topraklarına girilmemesi ve İsfahan’ın düşmesi hâlinde derhâl sınır vilayetlerinin işgali emredilmiş (130 No. Müh. def., s. 395), bir ay sonra gönderilen hükümle İsfahan düşse bile Mir Mahmud’un maksadının ne olduğu anlaşılmadan hareket edilmemesi valilere emredilmişti (130 No. Müh. def., s. 396). İsfahan’ın zaptı sonrasında Afgan kuvvetlerinin ülkenin batısındaki topraklara sefer düzenlemesi üzerine Bağdat Valisi Eyyüblü Hasan Paşa tarafından Mir Mahmud’un niyetinin öğrenilmesi için Osman Ağa riyasetinde bir elçilik heyeti İsfahan’a gönderildi. 26 Ocak 1723’te İsfahan’a ulaşan Osman Ağa, on gün bekletildikten sonra itimatnamesini sunmak üzere Mir Mahmud’un huzuruna çıktı. Böylece Osmanlı Devleti ile İran’daki Afgan Hükûmeti arasındaki ilk resmî temas da gerçekleşmiş oldu. Mir Mahmud, gelen elçinin niyetini ve casus olup olmadığını sormuş, aldığı cevaplardan tatmin olmayınca öldürülmesini emretmişti. Ancak Müftünün araya girmesiyle elçiye dokunmayıp hilat giydirilerek gitmesine izin verildi. Ancak Osmanlı elçilik heyetine giderken yanlarında İranlılardan kimseyi götürmemeleri tembih edildi. Buna rağmen heyetle birlikte Türk kıyafetleri içinde şehri terk etmek isteyen 12 İranlı bulunarak oracıkta idam edildiler (Gilanentz, 1974, s. 23 vd.). Mir Mahmud nezdinde girişilen ilk Osmanlı elçilik heyetinin başarısız bir şekilde Bağdat’a dönmesi üzerine Bağdat Valisi Hasan Paşa, İsfahan ve çevresinin Mir Mahmud tarafından zapt edildiğini, Şah Hüseyin ile aile efradının ise hapsolduğu hususunu merkeze bildirdi. Bunun üzerine sınır güvenliği meselesini öne süren Osmanlı Devleti, İran’a sefer yapma kararı aldı. Bu hususta Basra, Bağdat, Musul, Şehrizor, Van, Erzurum, Kars ve Çıldır valilerine gönderilen hükümlerle Revan, Tebriz, Gence ve Tiflis’in derhâl alınması emredildi. Öte yandan Şeyhülislam Abdullah Efendi’den alınan İran’ın zaptına dair fetvadan sonra Kafkasya, Azerbaycan ve Irak cihetinde elbirliğiyle hareket edilmesi hususunda seraskerlik makamına emir verildi (Uzunçarşılı, 1988, s. 176). Osmanlı Sultanı III. Ahmed, Irakı Acem topraklarını ele geçirmek üzere Bağdat Valisi Hasan Paşa’yı seraskerliğe tayin etmişti. Hasan Paşa’ya bu seferinde Van Valisi Köprülü Abdullah Paşa ile Şehrizor Beğlerbeği Abdurrahman Paşa eşlik ettiler. 16 Ekim 1723’te Kirmanşah’ı ele geçiren Osmanlı kuvvetleri buradan Hemedan üzerine yürüdü. Ancak Hasan Paşa’nın Şubat 1724’te vefat etmesi üzerine Basra Valisi olan oğlu Ahmed Paşa, Kirmanşah’a gelerek ordunun başına geçti (Anonim, 1974, s. 67 vd.). Yaklaşık iki ay süren muhasaradan sonra 31 Ağustos 1724 tarihinde şehri ele geçiren Ahmed Paşa, Hürremabad ve Erdelan’ı da ele geçirerek Bağdat’a döndü (Raşid Mehmed ve Çelebizade Asım, 2013, s. 1339, 1358, 1391 vd.). Kafkasya seferine memur edilen Serasker Arifi Paşa, Revan ve havalisini 28 Eylül 1724’te zapt ederken Tebriz seferine memur edilen Serasker Köprülü Abdullah Paşa ise büyük zorluklardan sonra ancak 28 Temmuz 1725 tarihinde Tebriz, Urmiye ve Erdebil’i ele geçirebildi (Uzunçarşılı, 1988, s. 178 vd.).. Osmanlı Devleti ile Rusya Devleti İran ülkesindeki türbülansla alakalı 24 Haziran 1724 tarihinde İstanbul’da bir araya gelerek altı maddelik “İran Mukasemenamesi”ni imzaladılar. Ağustos 1724’de Rusya Guba (Kuba) Hanlığını kuracak ve Osmanlı da Şirvan/ Şeki’ de karşı Hanlık kuracak. 1769’a geldiğimizde Pers Gruzinlerin Erekli’si başlangıçta Rus destekli Guba’ya karşı (Feth Ali) Şirvan ve Şeki ile müttefik. Aralarında itikadi problem yok. Pers Veraset Savaşları. Osmanlı tarafında Solomon var. Solomon ile Erekli’nin olayları karışık. Fetali aradan çıkarılmış, Solomon silikleştirilmiş ve ihale Erekli’de kalmış ve niye kalmış anlamadım :1783 anlaşması. Kuzey Kafkasyalılar ve Kırımlılar için: Net böyledir anlamında değil, hareketleri takip ve anlamak amaçlı Kuzey olaylarına genelin aksine 1774 değil, 1739 anlaşması ile baktım ve zamanı 1578-80 Sohum beylerbeyliği kurulmasına geriletip olayı Kazan ve Astrakhan Hanlıkları ve Idar oğlu Temruk’un Rusya’ya katılması ile alakalı gördüm. Kafkasya ve Kırım’da bir şeyler değişiyor o vakit. Eski ve Yeni ULU Orda ayrımı yaptım ve bu ayrımı da İstanbul’un fethi ile alakalı görmedim fakat 1455-57 ULU ORDA iç savaşına çektim. Istanbul’un alınması Yeni Ordalıları rahatlatıyor ve üzülmek için sebepleri yok. Moskova’da III. İvan vardı. Ivan etkilenmiyor bile. Onun dertleri başka. Daha eskiye gidersek 1360 Blue Waters (Mavi Sular) savaşı var. Araya Timur girecek 1380-90. Osmanlı Kuzey’de Yeni Orda grubunda ancak dolaylı. I.Murad’dan başlattım Sonra Rusya’yı Eski Orda grubuna aldım. 1475-78’de Mingrelia Paşalık/İmeret ile birlikte Yeni Ordalı olmakla birlikte bu aralıkta (1570-80’ler) Perslerden dolayı değil, kuzeydeki değişikliklerle bağlantılı güneyi Osmanlı’da kalacak ve kuzeyi Kırım ile kalacak veya Kırım’ın Eski Orda ile rekabet edeceği şekilde Batı Kafkasya’yı ikiye bölünüyor. Kuzey Kafkasya kuzeyi zaten kuzey ve güney diye bölündü. Kuzeyi Eski Orda Rus ile birlikte. Güneyi biziz. Güney Kafkasya ile karıştırmıyoruz. Kuzey Kafkasya’nın kuzeyi ve güneyi diye bakıyoruz. En doğumuz Kzılyar-Mahaçkale’de Eski Orda, Yeni Orda ve Pers hududu kesişiyor. Çeçen ve Lezgi kuzenler tam o kesişkendeler. Çeçenler değil Lezgilerin Perslere bağı var, tam yerleri haritada neresi bilmiyorum. Eş zamanda Pers seferi var, Lala Mustafa Paşa. O yanıltıyor. Paşa’nın Pers seferi başka, kuzeydeki olaylar başka. Temruk’un gerçek sınırlarını bilmiyorum. Eksikleri var ama işe yaradı. Mir Uveysi Kandehar valisi Mehmet Gürgin’e suikast yaptığında I.Peter’in Kuzey-Baltık savaşları var. Osmanlı ile 1711 Prut savaşı ve Prut anlaşması var. Alexander Bekoviç Cherkassky eğer Kuzey/Baltık savaşlarında zaten yer almadı ise o halde burada denizcilik eğitimi alıyor. Devlet Girey Mirza ismiyle ve müslüman olarak doğan prens Alexander, Kabarda prenslik ailesi Dzhambulatovlardan olup Peter’in dedesi I.Michael ile bağlantılı Prens Boris Tscherkassky ile de bir akrabalığı aranır. 1713’de vaftiz oldu. Moskova’ya Prens Petr El’murzich’in (Bushkovtch)? dul eşi Prenses A.V.’nin daveti ile gelen A.Devlet’in iki kardeşinden büyüğü Kabardia’nın en büyük prensi Tatarkhan Bekmurzin ve küçük kardeşi Elmurza Bekmurzin. Bekmurzin beyzade demek gibi. Alexander Devlet St.Petersburg’da denizcilik eğitimi aldığında Rusya’nın 1700 Kuzey savaşları ve bağlantılı 1711 Osmanlı ile Prut savaşı ve Prut anlaşması var; Alexander Devlet Giray’ın Muhafız Komutanı titri var ve Peter’ın organize ettiği bir düğünle Prenses Maria Borisovna Golitsyna ile evlenir. Doğu misyonun amacı Khwaresm üzerinden ve su yolu ile Hindistan’a gidilebilecek en uzak mesafeye kadar gitmek ve dönmek yollarını haritalandırmak olup, hedef Hindistan ticaret yolunu güneyden (Osmanlı toprağından) kuzeye Rus ülkesine kaydırmaktır ve Alexandr Devlet Giray Khiva Hanlığı tarafında istihkamlar inşa edip savaşlarını sürdürürken Peter da Safavi ülkesine Ticaret anlaşması yapmak üzere elçi göndermiştir(1715-17 Hüseyin Şah zamanı). Alexander Devlet ölünce kardeşi Elmurza yerini alacak ve o da haritalandırmaya devam edecek. Alexander Devlet Giray’ın eski adıyla Kwarasm, sonraki adıyla Hiva hanlığı üzerine hareketleri 1700 başlarında Çarlık Rusya ve Safavi İran ilişkilerinde yeni faz başlatacak ama olay biraz İskender Hindikuş dağlarına tipi öyküleştirildi. Yer adları ve istihkamlar için alıyoruz ve alırken Osetlerin konversiyonları üzerine hikayelerle benzerliklere de dikkat çekiyoruz. Öyküleştirilmiş formuna göre Hodja Nefes adlı bir Türkmen şefi Peter’a Orta Asya şehri Khiva’da altın nehri var dedi. Peter önce inanmadı ama sonra Prens Alexander Devlet’e “bir müfreze ile gidip bir baksan ya, aslı mı var mı? dedi. Böylece 1717’de Alexander Devlet Khiva’da (modern Özbekistan) ve Rusya adına bölge haritasını da çıkarmaya başlar. Diğer versiyonda Hodja Nefes aslında Türkmenistan’da yaşamaktadır ama Alexander Devlet Giray suları zenginlik akan nehrin Amu Darya olması gerektiğini keşfeder. Ve buradan aldığı istihbarat da asıl zenginliğin suyu takiple Hindistan tarafında olduğunu belirtir. Böylece Khiva -Khwarasm bölgesinde Rus istihkamları dikilmeye başlanır. Bu esnada Ayuka’dan Kalmukların hanı bir müfreze yollar ve Khiva topraklarında kale inşa etmesi burada tepkilere yol açar; A.Andreev, Ashur Bek’s Letters and Prince A.B. Cherkassyky’s mission’ da bu konuyu inceledi. 13-17 asırlarda temel lingua francalar Grek, Latin ve Türkçe’dir bu arada ama Türkçe’nin de Uygurca ve Çağatay Türkçesi diyalektleri var ve Çağatay diline bir kısmı ABC olarak İbranice harfleri adapte etmiş anladığım kadarıyla o sebepten Ibranice de deniyormuş ama kastedilen lisan olarak İbranice değil, Çağatay Türkçesi notunu da iletmiş olayım. Çağataycanın diğer adı da Kırımçak diliymiş. Buradaki mektuplar Arap veya Fars harfleri ile. A.Andreev Alexander Devlet Giray’ın Khiva hanlığına keşif seferi ile alakalı yazışmaların Çağatay dilinde olduğunu ve Rusya arşivlerinde çok daha eskilerden kalma belgelerin de titizlikle muhafaza edildiğini belirterek söz girer. Khiva misyonu ile alakalı mektuplardan 10 tanesi 2013-14’de tercüme edilmiştir ve bu mektuplardan 3’ü Khiva büyükelçisi Ashur (Ascher) Bek tarafından imza edilmiş olup mektup Çağatay Türkçesi ile yazılmıştır. Büyükelçinin tam ismi Aşur b.Muhammed Bader Muhammed olup mektup Hicri 1124, miladi 1712 tarihlidir. Aşur bu mektubu Khiva’dan gönderir. Mektup St.Petersburg’a varmadan evvel Rusya’nın bölgedeki şansölyesi tarafından Rusça’ya tercüme edilip 28 Şubat 1713 tarihinde damgalanır. Khiva’da 1704’e kadar Şah Niyaz var, sonra küçük kardeşi Musa han var. Musa’nın Buhara hanlığı ile ilişkileri iyi değildir ve daha sonra Şah Niyaz’ın oğlu olduğunu anladığımız Arang Muhammed Han giriyor ve o aynı zamanda Şah Bakht han olabilir ve Munis Khan adlı bir kardeşi de var ve bu arkadaşların bir sebepten Astrakhan voyvodaları ile de bir alakaları var. Karakalpaklar, Khwarezm Özbekleri, Buhara Özbekleri ve Buharalılar arasında rekabetler var. Yadigar Han bu rekabetten lider olarak çıkıyor. Yadigar Khiva’da Buhara hanlıklarına karşı önemli bir isim olan Anushi Han’ın oğludur ve tam ismi elçilik mektuplarında Yadgar Muhammed Bahadur Khan’dır. (Çelebi’nin bazı tercümelerinde Anuşirvan’a yorulan bu Yadgar’ın babası Anushi olabilir aslında). Yadigar hicri 1124, miladi 19 Haziran 1712’de Hindustan üzerinden Hacc’a gidiyor, dönüşte Bağdat valisinin misafiri oluyor (Osmanlı? Safavi?) , sonra Astrabad’a devam ediyor ve oradan da “İslam’ın Evi” Khwarezm’e dönüyor. Yokluğunda Aral Özbekleri Karakalpakların Ishim Sultanı ile ittifak yapmış ve Khiva’ya saldırmak planlamaktadır ve sonucu olarak Yadigar Ashur Bek’i St.Petersburg’a elçi yollar (1713). Devamından girişte andığımız Ayuka’nın aslında Kumukların Hanı olduğunu öğreniriz ve Ayuka han ile kardeşi Nazar bek aslında Yadigar’ın tahtını restore etmesine yardım etmişlerdir ve ikisi de Rusya ile ticaret yolları ile de bağlantılı tabi müttefik olup Karakalpakların haydutlukları ve kervanlara saldırıp tacirleri soymasından dertlidir. Hodja Nefes denilen kişi aslen Mangyshlak Türkmen beylerinden olup Chavuldur kabilesinden Sadyr ailesi mesubudur ve Astrakhan’da ticaret ile meşgul prens Mikhail Zamanov ile tanıştığında Amur Darya altın yatağı diyor ve Zamanov da onun St Petersburg’a gitmesine aracı oluyor ve elçi Ashur bek de bu esnada askeri yardım talebi için gelince Alexander Devlet Giray Cherkassy’ye Khiva yolları görünüyor.. Alexander Devlet ile Hodja Nefes’in arası çok iyimiş ve Amu Darya eski havzasına Krasnovodskaya kale şehri inşa edilse önerisinin de Ashur bek’ten gelmiş olması lazım denir çünkü o vakitler bölgede herhangi birinin önleyici garnizonu yok. Fakat sonra bir şeyler değişiyor. Yadigar anladığım kadarı ile öldürülüyor ve Khiwa’da şimdi Buhara’lı Shirgazi han var. Asher-bek hala yerinde ve bu değişiklikten duyduğu memnuniyeti yazmış. Shirgazi ona Yadigar’dan kat kat iyi davranmakta idi. 11 Eylül 1717’de Alexander Devlet -Giray ve adamları hala orada. Qazan’lı Nadhar Hajji ile Khiva’lı Kulun Biy Cherkassy’ye konuşalım ve anlaşalım diye teklif yapıyor ve Cherkassy itirazlara rağmen sadece 4 adamla gidiyor ve orada öldürülüyorlar. Cherkassy’nin katli ile Kandehar’daki Mehmet Görgin’in katli hikayeleri tıpatıp aynıdır, hile ile yemeğe davete edilirler. Ashur’dan da bir daha haber alınamıyor. Bu Hoca Nefes’in aşireti Mangysklakların Caspian denizinde limanları varmış. Alexander Devlet Girey Cherkassy’nin Doğu seferinde yaptırdığı kale ve istihkamlar listesi : Sviataia Krepost (Kutsal Haç) kalesini Karagan (Sarıtaş) kıyısında Alexander Devlet Giray Cherkassy inşa ettirmiş, bu kale Sulak adıyla da bilinir; ve 100 mil ilerisinde aynı kaleden bir tane daha yaptırır ve ona kendi ismini verir: Alexandrova. Modern Kazakistan’daki Shevchenko Kalesi olarak bilinen Novopetrovskoe de önemli bir askeri üs ve idari bölge olarak temeli Alexander-Devlet tarafından atılan yerdir. Tuk-Karagan’da da bu isimle anılan bir kale inşa ettirdi arkeolojik verilere göre. İlaveten ismiyle anılan garnizonlar da kurdu: Alexander-bai; Alexanderaeva ve Krasnaya Voda. Son raporunda inşaası süren Krasnovodskaya ve Svyatoy Petr kalelerinden bahsetti. Alexander Devlet’in ilk çizdiği harita kayboldu; 1720’de bir diğer kopyası yayınlandı. Peter’a yazdığı mektuplara göre Kabarda’dan işe başladı ve burada Circassianların müttefikliğini kazandıktan sonra yola devam edecekti. Kabarda Bekleri bağlılık yemini verdikten sonra Alexander-Devlet Astrakhan’a devam etti ve oradan da deniz yolu ile Caspian’ı geçti ve Amur Darya’ya devam etti. Deniz yolculuğu kısa ama fırtınalıydı ve büyük bir gemi enkazı yollarını bloke edince Aral denizine karadan gitmeyi seçtiler ve sonra da Astrakhan’a döndüler ve oradan da Kozhin’e geçtiler ve Krasnovodskaya kalesi de buraya inşa edildi, ve sonra da Guryev’e hareket ettiler. 1717 senesinde sonuç olarak Kazakistan Guryev’e çekilen Alexander Devlet, burada kendisine gönderilecek 4.000 piyade, 2.000 cossack, ve 100 dragoon’u bekledi (ağır zırhlı süvari demek istedi sanırım) ve sonra da Khiva Hanlığı üzerine çölü ve Irketsky dağlarını aşıp da yaklaşıyorlar ve bu küçük medrese şehri Khan’ı aniden 20 bin atlı çıkarıyor ve orada tam olarak ne olduğu belli değil. Sonuç olarak önce çarpışırlar ve sonra barış konuşma kararı verirler ve Khiva hanı yemeğe davet ettiği Alexander ve beraberindeki 4 subayı öldürtür. Kronolojik aktarımlarda yer yer tutarsızlıklar var ama iki dosya birleşimi böyle. Alexander Devlet gerçekte kimi yerlerde savaşa savaşa gidiyor ve Caspian ve Khiva’daki aktiviteleri Safavi başkentinde de endişeyle takip edilmektedir; 1717 Ticaret anlaşması biraz da bu tehdit altında yapılır. Alexander’dan sonra yerine kardeşi Elmurza geçecek. 1717’de Rusya Safavi İran ile ticaret anlaşması yaptığında Alexander Giray’ın hayatta olması lazım. Peter adına Volinsky ve Şah Huseyn adına Fath-Ali Dağıstani var. Safaviler çok istekli değil ve hemen kuzeylerindeki Rus aktivitelerinden dolayı endişeliler. Volinsky’nin casus olmasından şüpheleniyorlar. 1717 İsfahan Rus ticaret hattı anlaşmasına en fazla tepki veren Isfahan Armenianları. Yeni Julfalılar olarak da bilinen Isfahan Armenianlarının Osmanlı topraklarından geçen güvenli bir ticaret yolu var zaten, “Rus ülkesine niye kaydıralım ve neden risk alalım?” diyorlar. Onlar eski Naxchewanlılar. Fath-Ali anlaşmayı imzalarken Volonsky’e “Julfalıları istemedikleri bir şeye zorlayamam,” diyor. Sonra bu Fath Ali’yi Huseyin Şah galiba görevden alacak ve idam ettirecek. Mir Uveysi’nin Fath Ali ile arası iyi ve Fath Ali Mehmet Gürgin’i sevmiyor. Komplo teorisi değil ama terzi dikişi gibi oldu biraz. Bütün bakınca ihale Rusya ve Osmanlı’da kalır ama bence Hicaz tarafında Hindistan bağlantılı başka biri daha var. Devamında gayet Rusçu Nadir Tahmasb’ı tahta çıkardı ama sonra Tahttan indirip kendisi Şah yaptı. Bu hareketi Safavi ülkesindeki kırılganlıkları artırdı ve Nadir’in 1747 Sistan ayaklanmasında öldürülmesi ile Safavi İran ülkesinin çöküşü başladı ve 52 yıl sürecek veraset savaşları sürecine girdi. Şimdi sonucunu okuyoruz |
Qajar İran’ı 1813 Gülistan anlaşması ile bu topraklardaki Rus egemenliğini tanıdı; 15 sene sonra Rus-Iran savaşının sonucu olarak Türkmençayı anlaşması imzalandı ve Erivan, Nahçevan ve Talysh hanlıkları Rusya’ya bırakıldı. Rusya daha sonra bu bölgeleri Transcaucasia adı altında topladı ve başkenti Tiflis olacak şekilde Kafkasya Komiserliği altında yönetti.
İmparatorluğun yeni bölgesi dini açıdan heterojen olmakla birlikte güney Kafkasya ve Erivan’da armenianlar en geniş hristiyan cemaatti. Çoğu şii-müslüman olan Türkçe konuşan Tatar/Azerbaycanlılar bölgedeki en geniş etno-linguistik ve dini gruptu ve Bakü ile Elisabethpol bölgelerinde baskındı. Kürd popülasyon Sünni ve Şii müslüman olarak ve ayrıca Yezidiler olmak üzere üç gruptaydı ve Erivan provinsinin dağlık bölgelerinde yaşardı. Ortodoks olan Georgianlar büyük ve küçük Kafkas dağları arasındaki Tiflis-Kutaisi bölgesinde yaşardı. Hristiyan Grekler, Osetler, Assyrianlar, Şii Müslüman Persler, Talysh ve Tatlar, Sünni Türkler, Lezginler ve Avarlar, Georgian Yahudileri ve Dağ Yahudileri gibi kalemler de küçük yerel topluluklar olarak burada yaşarlardı.
Rus fetihleri ardından güney Kafkasya Rus ortodoksluğu, Eski İnananlar ve Protestanların evi oldu. Onlar merkezi ve güney Rusya’dan gelmişlerdi. Armenian Hristiyanlığına konversiyonlar da bu periyodda başladı. 1857, 1859–1860, 1862–1863, 1868, ve 1872–1873 ‘de güney Kafkasya’da bireylerden ve ailelerden 120 konversiyon dilekçesi verildi. 1890-1907 aralığı Erivan’dan 75 ve 1905-1915 aralığı Bakü’den 30’dan fazla dilekçe verilmişti. Belgelerin tam olmadığını ve bir kısmının kayıp olduğunu dikkate alın.
Armenian Hristiyanlığına konversiyonun ilginç kısmı zamana yayılmış olması ve çeşitli etnik ve dini topluluklardan konversiyon almasıdır. 1863’de 47 birey Armenian Apostolik ve Armenian Katolik kilisesine konvert olmak için izin istedi. Bunların %70’i Erivan provinsinde, ve kalanı Tiflis ile Elisabethpol bölgelerinde yaşıyordu. Dörtte üçü Müslüman idi ve yarısı Türkçe veya Azerbaycan Tatarcası konuşuyordu, üçte biri Kürdçe konuşuyordu
1900 senesinde Kalandar oğlu Ali ile Unus kızı Khana Armenian Apostolik olmak için dilekçe verdi. 20 yıl önce Osmanlı toprağı Bayazıt’tan gelmişlerdi. Ali uzun zamandır Vagarshapat köyünde çobanlık yapıyordu. Köy Osmanlı sınırından birkaç mil mesafedeydi ve sonraki zamanlarda da önemli bir konversiyon başvuru merkezi oldu. Burada Armenian Apostolik Kilisesi’nin merkezi Eçmiadzin katedrali vardı ve topoğrafik Armenia dağlarından herkesi çekiyordu. Osmanlı Assyrianı Simon Akopian, Müslüman Kürd Msto kızı Dzhabo, Sultanbek oğlu Hanlarbek, Abbas oğlu Ahmed, ismi belirsiz iki Tatar (Azerbaycanlı) hepsi Vagarshapat’a taşınmış ve 1890’larda Armenian olmuşlardı. Bunlar çoban, ortakçı ve çeşitli zanaatlarla uğraşan insanlardır ve bölgeye göç sebepleri bölgesel işçi pazarı ile de alakalıdır. 1873’de Şaban isimli Müslüman Lezgin Apostolik Armenian olmak için dilekçe verdi. Bekardı, 23 yaşındaydı. Güney Dağıstan’da doğmuştu ve daha iyi bir hayat ümidi ile Armenian köyüne taşınmıştı. Burada çalışırken hristiyan tanrısı ile tanışmış, kiliseye devam etmiş ve artık resmen konvert olmak istiyordu. Burada ilginç bir detay da Armenian köylerinde iş bulmalarıdır, Tatar ve Kürt köylerinde değil. Bu belki büyük manastır yakınlarında yaşayan Armenianların ekonomik ve kültürel durumu ile alakalıdır.
Ermeni Hristiyanlığına geçişlerin çoğu batı Gürcistan Rus-Osmanlı hududundan Armenia dağlık bölgeleri boyunca, Rusya-İran hududuna kadar uzanan küçük Kafkas dağlarının yamaçlarında gerçekleşti. Bu dağlık bölgede din, dil, yerleşik ve göçebelikler statü ve kimliğin temel belirteçleriydi. Yerel armenianlar doğu lehçesi konuşurdu ve Çarlık otoritelerinin tabiri ile Gregoriendiler ve Apostolik Armenianlardı. Kilisenin başına Catholikos denirdi, Erivan yakınlarındaki Eçmiadzin katedralinde ikamet ederdi ve eklesiyastik otoritesi Rusya Çarlığı, Osmanlığı imparatorluğu ve İran’da tanınırdı. Rus Armenian azınlığı katolikti. Armenian politik ve entelektüel hayat merkezi Tiflis ve Bakü’de idi ancak diasporaları artık Kırım’da, Yeni Nahçıvan denen Don üstündeki Rostov’ da ve Astrakhan’da da vardı.*
Armenianların çoğu güney yamaçlarının yüksek platolarında yaşayan fakir köylülerdi. Dolayısı ile geç imperyal güney Kafkasya’da Armenian olmanın onlar için anlamı neydi? Dilekçe sahiplerinin çoğu görünürde zaten Armeniandır, aynı kıyafetleri giyer ve dili konuşur ve Armenianların arasında yaşamaktadırlar ve vaftizi sadece bir formalite olarak görmektedirler. Ancak dahil olacakları asıl Armenian topluluğu onlar hakkında ne düşünmektedir? Cevap basit aslında. Gerçek Armenianlar için onlar Armenian değildir.
Rus tebaasının dini kimliği içine doğduğu toplulukla doğrudan bağlantılıdır. Sadece hükümet yeni yasal kimliği yaratabilir ve onu dini cemaatin resmi üyesi yapabilir.
18.asır sonlarından itibaren Rusya hükümeti Ortodoks olmayanlara toleransı tanıdı ve koruyuculuğunun kapsamını genişletti. Çarlık otoritesi yayınladığı din değiştirmeye ilişkin bir dizi kural ile ayrıcalıklı cemaatler ile diğerleri arasındaki mesafeyi kaldırdı ancak Rus ortodoksluğu hiyerarşi basamaklarının en üstünde idi, ardından diğer büyük Hristiyan cemaatleri geliyordu, sonra İslam ve Judaism imparatorluktaki ikinci ve dördüncü büyük inanç gruplarını temsil ediyordu. Diğerleri hiyerarşi sisteminin alt basamaklarında idi.
Yahudiler ve Müslümanlar birbirlerinin dinlerine konversiyon serbestliğine yasal olarak sahipti. Ortodoks olmayan herhangi bir Hristiyan (Roma Katolikleri veya Apostolik Armenianlar) başka bir hristiyan cemaate konvert olabilir ama Yahudiliğe veya Müslümanlığa konvert olamazdı (1857). Rus Ortodoksluğu Rusya’nın baş ve en büyük kilisesi idi ve ortodoksluktan ayrılma izni yoktu. Rus Ortodoks kilisesinin ayrıcalıkları din propagandasına uzandı. Ülkede sadece (Rus) Ortodoks rahipler alenen dini propaganda yapabilirdi. Ancak bu politika Tiflis bölgesinde sıkıntılar yarattı ve Hristiyanlaştırmanın katı savunucuları dahi çekince koydu ve Müslümanlardan Hristiyanlığa konvertler ile konversiyon potansiyeli olanlar aile ve çevre baskıları nedeni ile de fikir değiştirdi.
19.asır başlarında Rus ortodoksu olmayan konversiyonların yasallığı tartışmaya açıldı. Otoriteler konversiyon başvurularının samimiyetinden emin olamıyordu. Öte yandan Rus hükümetinin bireysel başvurularda samimiyet değerlendirmesi üzerinden vardığı ahlaki yargı ve vaftiz taleplerini reddetme yetkisi sivil hükümetin dini otoritelerin sahasına tecavüzü olarak değerlendiriliyordu.
Osmanlı hükümeti de benzer problem içerisinde idi. 1890’larda Armenianların kitlesel müslüman olma taleplerini hükümet üstelik Armenian konvertlerin güvenceler vermesine rağmen samimi bulmadığı için reddetti. Hem Osmanlı hem de Rus hükümetleri din değiştirmeye yönelik inancın samimiyeti sadece dini ve entelektüel ilgi üzerinden yorumlayıp ispat yükünü dilekçe sahiplerine yüklediler ve böylece uygunsuz görülen din değiştirme taleplerini reddetmek için kendilerine alan yarattılar. Geç imparatorluk devletleri katliam veya pogrom gibi endişeleri iyi niyetli dönüşüm arayışına yönelik meşru sebeplerin dışında görüyordu. Diğer taraftan samimiyet kavramı Osmanlılar ve Ruslar için farklı amaçlara hizmet ediyordu. İstanbul için samimiyet, Avrupalı temsilciler nazarında İslam’ın zorlayıcı olmadığını şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlamak ile alakalı idi. St.Petersburg ise konversiyonlarda samimiyeti mevcut dini hiyerarşiyi korumak ve dolayısı ile Armenian din adamlarının propaganda yapmasını engellemek ve Ortodokslarının baştan çıkarılmasını önlemek için gerekli görüyordu.
Hükümet kişinin samimiyetini değerlendirmek için üç kaynaktan tavsiye istedi: Armenian kilisesi, ev sahibi köy ahalisi ve yerel sivil yetkililer ile kolluk kuvvetleri. Apostolik Armenian olmak isteyenler önce yerel Armenian din adamlarına başvuru yapacaklardı. Din adamları dini propagandaya izinli değildi ama başvuru sahipleri çoklukla okur-yazar değildi (veya Rusça bilmiyordu) ve birisinin dilekçeyi yazması gerekiyordu. Din adamı başvuru sahibinin niyetini beyan eden resmi dilekçeyi yazacaktı. Dilekçelerin çoğu standart idi ve dilekçe sahibini Armenian kilisesine neyin getirdiği hakkında pek bilgi vermiyordu. Yerel rahipten destek alabilmek için başvuru sahibinin kimliğinin yerel popülasyon tarafından doğrulanması, süjenin isteğinde samimi olduğu kadar Rus Ortodoks olmadığından da emin olunması gerekiyordu. Dilekçelere onlarca Armenian komşu (şahit olarak) imza attı. Yerel Armenian diocese dilekçeyi Eçmiadzin’deki Armenian Sinod’una gönderir, buradaki kilise otoriteleri haliyle sürülerini çoğaltmak istediklerinden başvuruyu genellikle onaylar ve ardından da belgeyi Tiflis’deki Rus sivil otoritelere havale ederdi. Tiflis’deki Askeri Valilik(Komiserlik) Sanşölyesi bu evrakı aldıktan sonra bölge valisi ve mahalli idarecilerden başvuru sahibinin verdiği bilgileri araştırıp, doğrulamasını isterdi. Onlar da bölge emniyet müdürüne yazar ve süjenin suç kaydı var mı diye araştırırdı. Tiflis arşivlerine göre başvuruların çoğu onaylandı. Onaylanmayan başvuruların ilk güvenlik soruşturmasında düşmüş ve Valilik ofisine hiç gitmemiş olma ihtimali daha yüksek.
Yetkililer önceden Rus Ortodoks vaftizi olduğundan şüphelendiklerini de eliyordu ama onların sayısı çok azdı. 1850’de Kafkasya otoriteleri Dukhobor mezhebinden bir Rus kadının Apostolik Armenianlığa geçme isteğini reddetti; Dukhobor mezhebi Eski İnananlar kategorisinde olup Rus Ortodoks’tan ayrılma bir cemaattir. Reddedilme gerekçesi kadının teknik olarak Rus Ortodoks sayılmasıdır.Tiflis (Rus hükümeti) Armenian kilisesinin ölü ruhları toplamasına da izin vermiyordu (çoktan ölmüşlerin ruhlarının vaftiz yolu ile cemaate kazandırılması), gösterdiği adreste bulunamayanların konversiyonları da reddediliyordu. Valilik dilekçeyi kabul ettiğinde şansölye Eçmiadzin’i bilgilendirir ve ardından süje için vaftiz töreni düzenlenirdi. Viceroy’un (genel vali) onayı olmadan Armenian din adamlarının konversiyon yapması yasaktı ancak ölüm döşeğindekiler için istisnalar vardı. Devlet perspektifinden Müslüman, Yezidi ve Assyrian başvuru sahiplerinin resmi olarak Armenian Hristiyan olması Genel Vali’nin onayına tabi idi. Bu uzun bürokratik sürecin amacı Çarlık yetkililerinin dilekçe sahiplerinin kültürel olarak da ne kadar Armenian olduklarını değerlendirmek istemeleriyle alakalı idi ve ayinlerine aşinalar mı? yeterince Armenian tanıyorlar mı veya birlikte yaşamaya hazırlar mı? gibi sorularla ilgileniyorlardı. Ancak başvuru sahiplerinin kişisel yolculukları ve nasıl bu noktaya geldikleri bizden gizlenmektedir. Arşiv kayıtları onaylayan Vali mührünü gösterir ve onlar daha sonra takipten çıkarlar ve yabancı gezginler de onların yaşadıkları topraklara nadiren gittiler.
19.asrın ikinci yarısındaki yayılmacı Rus politikalarının sonucu olarak epeyce Müslüman aile Hristiyan oldu ve güney Kafkasya’daki en büyük Hristiyan kilisesinin cemaati oldu. Rusların 1864’de Kuzey Kafkasya’yı fethetmesi de bu akımı güçlendirdi. 1860 ve 1870 arazi reformlarını 1880 göçebelerin iskana zorlanması politikaları takip etti.
Harita 1846-1920 aralığı Alman yerleşkecileri gösterir. En açık renk en erken gelen renk.
“Kuzey Kafkasya’nın fethi Rusların Avrupa’daki en yüksek dağlara hakımiyetini garantiledi, imparatorluk böylece güney Kafkasya provinslerine kolayca erişebiliyordu. 1817-64 Kafkas savaşının sonlarına doğru Kuban bölgesindeki Osmanlı imparatorluğuna yarım milyon müslüman Circassian sürgün edilmiş veya göçe zorlanmıştı. Savaş bittikten kısa süre sonra hükümet başta Çeçenler olmak üzere müslümanları Terek bölgesinden Osmanlı’ya gitmeye zorladı ve bu arada Kuban ve Terek bölgelerini Rus, Ukraynalı, Alman, Grek ve diğer Hristiyan köylüler için tarıma açtı.
1860’lara gelindiğinde Çarlık politikası kişinin inancı imparatorluğa sadakati ile orantılıdır siyasi kültürünü besliyordu ve Çar’a sadakati göstermenin yolu özellikle ortodoksluktan geçerken müslüman nüfus Osmanlı padişahına bağlıdırlar düşüncesi hakimdi. Müslüman olan kesim de muhtemelen devlet ile tebaa ilişkisi itikatlerle bağlantılı gördü. 1865’de evvelden Osmanlı imparatorluğuna göç etmiş 2.680 Çeçen Rusya’ya geri dönmek istedi ancak hudutta reddedildiler ve o zaman anavatanlarına geri dönüş izni garantisi karşılığı hemen orada Ortodoks Hristiyanlığa geçmeye istekli olduklarını açıkladılar. Bu gerçekleşmedi ve tek örnek de değildi. Kafkasya’daki Müslümanlar hükümetin eski Müslümanlar yerine yeni Hristiyanları tebaa olarak kabule istekli olduğuna inanıyordu.
Güney Kafkasya’da müslümanların Armenian Hristiyanlığına konversiyonu hükümetin Hristiyanlara pozitif davranacağı zannı ile artmış olabilir ama neden daha fazla prestij öneren Rus ortodoksluğunu seçmediler?
Bunda Osmanlı ve Kajar imparatorluğuna hudut olan bu engebeli araziye yerleşmekte istekli Slav sayısının az olması etken olabilir. Armenianların dini, yerel Müslüman ve Yezidi nüfus için hristiyanlığın somut örneği idi. Apostolik Armenian kilisesi bölgede yükselen kurum idi ve Rus fetihleri ardından bölgedeki Armenian nüfusu da artmış ve 1826 ile 1829 Rus -Iran savaşlarında epeyce Armenian da buraya taşınmıştı. Konversiyonların ekonomik sebepleri de vardı. 1860 çarlık hükümeti Kafkasya genel valiliği üzerinden eski Osmanlı ve Qajar toprakları ile bağımsız bölgeleri Rusya’ya yaklaştırmak için çeşitli reformlar yaptı. En iddialı projesi Köylü Reformu idi, arazi sahipliği ve vergilendirmede yenilikler getirdi ve Kuzey Kafkasya ve Georgia’da 1860’larda, Erivan, Bakü ve Elisabethpol bölgelerinde ise 1870’lerde pratik etti.
Güney Kafkasya’da toprak mülkiyetinin bir kısmı yerel ileri gelenlere, Müslüman beklere ve Armenian meliklere ve bir kısmı da devlete aitti. Yerleşik ve göçebe nüfus bu arazileri iş gücü karşılığı kullanıyordu. Köylü Reformu sadece yerel ileri gelenlerin sahip olduğu topraklarda uygulandı ancak stratejik güney hudutlarındaki toprak sahibi elitlerini desteklerine ihtiyaç duyulduğu için kapsamadı ve bu durum güney hudut bölgelerinde köylülerden ziyade toprak sahibi elitlerin güçlenmesine neden oldu. Geniş toprak sahipleri köylülerden kira toplama hakkına sahipti. Köylülerin toprak alma hakkı vardı ama maddi imkanları kısıtlı idi ve ayrıca arazi vergileri de yüksekti. 1912 Erivan, Bakü ve Elisabethpol’de tek bir köylü bile arazi maliki olamamıştı. Devlet arazilerinde yaşayan köylüler de daha iyi durumda değildi. 19.asrın ikinci yarısında devlet köylülerinin yarısı yeterli tarım alanına sahip değildi ve özel arazilerden iş güçlerine karşı toprak kiralamaktaydı. Devletin verimli arazilere el koyması ve buralara Rusları yerleştirmesi şartları ağırlaştırdı. Güney Kafkasya dağlık bölgelerinde, Erivan’ın batı ve güneyinde bereketli topraklar ve epeyce topraksız köylü vardı. Konversiyonların büyük kısmı bu bölgelerde gerçekleşti. Çalışmak için yakın kasabalara veya mevsimlik işçi olarak tarım bölgelerine giden yoksul köylüler orada Armenianlar ve Kiliseleri ile temasa geçti ve daha sonra bir kısmı konversiyon dilekçesi verdi. İtikadi dönüşüm onlara yeni sosyal ve ekonomik haklar getiren bir sosyal statü belirteci oldu.
Rus devleti seçkin olmayan tebaasını görev ve ayrıcalıklarını belirleyen itikadi bağımlılıklarına göre sınıflandırıyordu. Kafkasya’daki Müslüman ve Yezidiler askerlikten muaftı ama Osmanlı’daki askerlikten muaf gayrimüslimler misali burada özel bir vergi ödüyorlardı. Kişinin dini mensubiyeti ve yasal ikametgah adresi de bağlantılı idi. Bir Tatar veya Armenian başka bir köy veya kasabaya kolayca taşınıp oranın nüfusuna kaydolamazdı. Ama inanç değişikliği ikamet değişikliği için gerekli yasal zemini sağlıyordu. Topraksızlarının çoğunun bir köy kilisesinde vaftiz edilmesi o köyde ikamet ediyor ve geçimlerini de o köyde sağlıyor olmaları ile yakından bağlantılı idi. Dilekçeleri onaylananlar 1870 köylü reformundan etkilenmeyen ve ortaklaşa kullanılan devlet veya kilise arazilerinde yaşama hakkına hukuken sahip oldular ve ardından onlara hane halkına bağlı olarak işleyebilecekleri araziler tahsis edildi ancak bunun için kalıcı olduğunun da garantilenmesi amacıyla Armenian komşularının şahitliği de bir gereklilik idi.
1897’de Rus otoriteleri Erivan yakınlarındaki Halfalu köyündeki bir davayı inceledi. Armenian rahipler Armenianlıktan ortodoksluğa konvertlere verilmiş ücretsiz tarım arazilerinin Apostolik Armenia kilisesine dönmesini istiyordu. Talepleri Ortodoksluktan dönmeye teşvik görüldüğünden rahipler cezalandırıldı. Toprak karşılığı din değiştirme Güney Kafkasya’da yaygındı ve Ortodoks Kilise’nin ilgisine giriyordu. 1889’da yine Erivan bölgesi Kul’py köyündeki Apostolik Armenianlar da aynı sebepten Rus Ortodoksu olmuştu. 2 yıl sonra katolikoslarına eski dinlerine dönmek için dilekçe verdiler ancak Rus Ortodoksluktan ayrılmak yasadışı idi ve hükümet soruşturma açtı ve bu konvertlerin gerçekte Armenian-Müslüman karması köyden topraksız tuz madeni işçileri oldukları ortaya çıktı. Ortodoks olmuşlardı, çünkü Ortodoks rahip onlara toprak vaad etmişti. Ama sözünü tutamayınca düş kırıklığı yaşayan Armenianlar Eçmiadzin’e dilekçe vererek geri kabullerini talep etmişti. 20 yıl sonra 1911’de aynı bölgede Malyi Karakilis köyünde bir dosya açıldı. Katolik Armenian cemaat topluca Ortodoks olarak Rus Ortodoks kiliseden toprak almış ama sonra topluca eski kiliselerine dönmüşlerdi. Suçlama Katolik Armenian Kilisesi’ne yapıldı.
Güney Kafkasya’da göçebe hayatın bozulması bilhassa Kürtler arasında Armenian Hristiyanlığının benimsenmesine katkıda bulundu. Rusya’daki Kürt topluluklarının tamamı Osmanlı hududuna yakın Erivan, Eçmiadzin ve Sürmeli ilçeleri ile Armenian nüfusun yoğun olduğu bölgelerde yaşıyordu. Kürt göçebeler Kuzey Suriye ile batı İran arasında yaşarlardı ve Rusya elindeki bölgeler Kürt dünyasının en kuzeyini oluşturuyordu. Çarlık Rusya güney Kafkasya toprak mülkiyeti ve vergilendirme politikası göçebeleri dezavantajlı duruma düşürdü. 1870’de Kürt göçebeler tarihi otlakları üzerindeki haklarını kaybetti ve 1884-85’de Rus hükümeti yazlık ve kışlık otlaklar için göçebe nüfusa vergi koydu. Kürt nüfusun çoğu kırsal yaşam tarzını sürdüremedi ve yerleşik tarıma yöneldi ancak yeni kurulan Kürt köyleri yoksuldu ve bazılarının yeterli tarımsal arazisi olmadığı gibi ekmek için tohumu da yoktu. Batıya Osmanlı Kürdistan’ına da göç etmek Kürtlerin problemini çözmüyordu çünkü o taraftaki otlaklara da Osmanlı hükümeti benzer sebeplerle el koymuştu (1858 arazi reformu) ve Osmanlı Kürt aşiret liderleri de benzer sancılar içerisinde idi. Kıtlıklar ve soğuk kışlar 1844-46, 1879-80, 1887-89 ve 1891-93’de Kürt yaylalarına salgın hastalıkları getirerek kırsal ekonomisini olumsuz etkiledi ve göçebe toplulukların kitleler halinde yer değiştirmesine sebep oldu.
Hem Rus’da, hem Osmanlı’da ve Kafkasya’da savaşların da etkisi var, kıtlıklar çok büyük problem ve kıtlıklardan kaynaklanan çeşitli olaylar var ve Kıtlık Yönetimi de başka olaylara sebep oluyor.
Kafkasya Kürdlerinin çoğu iş bulma gayesi ile Ağrı dağı kuzeyine ve doğusuna taşındı. 1903 Erivan provinsindeki kürdlerin %87’si mevsimsel işçi idi. Su taşıyıcısı (saka), tuz madencisi, çoban ve hamal olarak çalıştılar ve yerel armenianların arasında yaşadılar. Çoğu ailesi ile gelmişti ve bir süre sonra Armenian hristiyanlığı başvurusu yapıp yasal ikamet izni aldılar.
Konversiyonlar kölelikten çıkmak için de bir yoldu. 1873 kuzeybatı Kafkasya’daki Armavir’den (Krasnador Krai) Fatima adlı müslüman köle Astrakhan’daki Armenian diocesesi ile Eçmiadzin sinoduna dilekçe yazıp Armenian olmasına izin verilmesini istedi. 18 yaşında idi. Armenian evinde büyümüş ve sonra Azerbaycan -Nahçevan’da başka bir Armenian’a satılmıştı. Yeni efendilerinin de izni ile hristiyan olmak istiyordu. Fatima’nın konversiyonu dönemin köle mülkiyeti ile ilgili tartışmaları ile yakından alakalıdır. 19.asır ortalarında Abhazya ve Dağıstan’da yaşayan toplulukların çoğunda köleciliğin yerel formları vardı. Köleciliğin formları değişkendir. Bazen aynı köy içerisinde bile sabit ev köleliği, Rus serfliği benzeri, Atlantik plantasyon köleliğine benzer kalıtsal tarımsal esaret vb
Rusya merkezi provinslerinde serflik 1861’de kaldırıldı ve Rusya hükümeti Kafkasya’da köleliği kaldırma hareketini başlattı. Serflik ve kölecilik 1866’da Terek bölgesinde kanun dışı ilan edildi, 1867’de Dağıstan, 1868’de Kuban ve 1870’de Sohum bölgesinde. Özgürleştirme kademeli gerçekleşti. Müslüman kölelerin Hristiyanlığa geçmesi süreci hızlandırdı ve kolaylaştırdı. Güney Kafkasya’da Armenianlığa konversiyonlar Çarlık hükümetini rahatsız etmedi ancak imparatorluk hudut bölgelerinde Ulus ötesi Armenian siyaseti ile de bağlantılı endişeler yarattı. Rusya güneye ve doğuya doğru genişlerken bilhassa pagan ve müslümanların kitlesel ortodoksluğa konversiyonunu aktif teşvik etmiş ve orta Volga bölgesindeki binlerce Müslüman Tatar 16-18.asırlarda zorla vaftiz edilmişti. Güney eyaletlerindeki Başkırt, Oset, Kabardey ve diğer Müslümanlar da Rus Ortodoks kilisesine katıldı. 18.asır sonları ve 19.asır başlarında Çarlık batı eyaletlerindeki 3 milyon 350 bin Grek katoliği, Baltık’daki 110 bin Roma Katoliği ve Lutheryen’i Rus ortodoksluğuna zorladı. Ancak 19.asrın ikinci yarısında artık kitlesel konversiyonlar ile ilgilenmiyordu ancak münferit Ortodoks misyonları vardı Çarlık yeni ele geçirdiği topraklardaki din değişimlerini yakından takip etti. Güney Kafkasya imparatorlukta Rus Ortodoksların Hristiyan olmayanlar (Müslüman), ve diğer ortodokslar (Gürcüler) ve diğer hristiyanlara (Armenianlar) kıyasla sayıca az olduğu tek bölge idi ve buradaki Rus ortodoksluğu tarihsel derinliği çok daha yüksek olan Apostolik armenianlığın tehdidi altında idi; baştan çıkabilirlerdi. Hükümet Armenian inancına geçen ortodoksları takip etti ve cezalandırdı. Bunların çoğu zaten armenian iken Ortodoks olup sonra tekrar armenianlığa dönenlerdi. Ama hristiyan olmayanlardan Armenianlığa geçenlere itiraz etmedi.
Apostolik Armenian Kilisesi için sürünün artması gelirlerin artması ve Güney Kafkasya’da prestijli olmak ile eş anlamda idi ve Katolik armenianları da çatısı altına getirmeyi arzu ediyordu. Rusya (ise) Rus merkezli Armenian katolikosluğunun İran ve Osmanlı’daki armenianlar üzerinde de politik etkisi olmasını umut ediyordu. Eçmiadzin’in gayretlerini destekledi ve iç işleri bakanı Katolik armenianlardan “antik kilisenin kayıp nesli” diye bahsetti.
Diğer taraftan artan Protestan hareketleri vardı ve Apostolik ve Katolik Armenian kiliseleri bundan rahatsızdı ancak ne gibi tedbirler aldıkları bilinmiyor. Osmanlı’nın Rusya hududundaki kendi Armenia provinslerinde kurulan onlarca protestan kiliseler, okullar ve hastaneler yerel popülasyona hizmet verdi ve klasik kiliselerin bağlarından bunalmış binlerce armenianı Protestanlığa vaftiz ederken, Rusya ve Eçmiadzin ülkeleri içerisinde de baş gösteren akıma karşı anti-protestanlıkta (kendilerini) birbirlerine yakın hissetti.
Din değiştirmenin bireysel bir karar dahi olsa kolay olmadığını ve mevcut cemaatleri ve koruyuculuğu ile bağları kesmek anlamına geldiğini ayırd etmek lazım. Pek çok din değiştiren akraba ve inançlarına ihanet eden olarak damgalandı ve hayatlarını tehlikeye attı. Kürd kadın Zeino Mgoian Armenian hristiyanı olmak istediğinde aile ve akrabalarından epeyce taciz görmüştü. Ailelerinden uzak yaşayanlar bile bunu sır gibi saklama eğiliminde idi. İranlı Şii Said Aga Buzurk otoritelerden Tatev manastırı (Syunik) yakınında konvert olmak istediğini belirtti çünkü yerel müslüman fanatizmi nedeniyle vaftiz için Eçmiadzin’e gitmesi gerekebilirdi.
Rusya müslümanları için hristiyan olmak önceki travmalarından dolayı endişe verici idi. Kuzey Kafkasya müslümanları yıkıcı savaş ardından hükümetin onları vaftize zorlayacağından korkuyordu ve kitleler halinde Osmanlı imparatorluğuna göç ettiler.
Böyle proje gerçekten de vardı. 1860 senesinde kurulan Kafkasya Ortodoks Hristiyanlık Restorasyon Derneği yeni kilise ve okulların inşasına sponsor oldu ve İncil’i bir çok Kuzey Kafkas diline tercüme etti. Abhaz, Oset, Çerkes ve diğerleri arasında serbestçe propaganda yapan Ortodoks misyonerler dernek hamileri arasında imparatoriçe ve Kafkasya Valisini de listelemişlerdi. Amaç hristiyanlığın zaman içerisinde tüm Kafkasya’yı kucaklaması, İslam’ın yıkıntıları üzerine yeniden inşası ve daha önce girmediği yerlere bile girmesini sağlamaktı.
Rusya Tatar, Kürd ve Assyrianlarından başka 19.asrın ikinci yarısında Osmanlı ve Iran tebaalarından da Güney Kafkasya’da Armenian Hristiyanlığına akış başladı. Rusya’daki Rus ortodoksluğundan dönmelikte olduğu gibi Osmanlı imparatorluğu ve İran’da da İslam’dan dönmelik, irtidad yasal değildi. Pek çok Sünni ve Şii ulema şeriat hukukuna göre yetişkin erkeklerde irtidad cezasının ölüm olduğunu tartışması İslam’dan alenen dönme önünde caydırıcı oldu. 1843’de İslam dinine geçen ve daha sonra eski dinine dönen bir Armenian İstanbul’da idam edildi.
İstanbul'da oturan ve çizmeci esnafından olan Evakim Valdaya isimli Ermeni Muharrem 1258/12 Mart 1842'de Mahmudpaşa Mahkemesi'nde Meclis-i Şer’i de Kelime-i Şehadet getirerek, bütün batıl dinlerden vaz geçtiğini ve kendi arzusu ile Müslüman olduğunu iki muteber şahid önünde söyleyerek Müslüman oldu ve kendi arzusu ile Mehmed ismini aldı. Bir süre sonra tekrar aynı yere başvuru yaptı ve eski dinine dönmek istediğini söyledi, davası da epeyce sürdü ve Evakim Mehmed ısrarlı olunca idam edildi ve idam uluslararası ilgi kazandı. Abdülmecid rejimi. Bunun evvelinde II.Mahmud’un 1834’de hristiyanların mezhepleri arasında yatay geçişi de yasaklaması da var. Osmanlı eskiden din değiştirme, mezhep değiştirme ve eski dine dönmelere müsamakahar ancak daha sonra casusluk faaliyetleri ve ihanet’e eğilim cinsinden görmeye başlayacak ve asker alımlarda aslında gayrimüslim oldukları için değil, düşman lehine casusluk faaliyetleri cinsinden görülen aktivitelerle bağlantılı kısıtlama ve yargılamalar var. Osmanlı İç Hukuku’nda zorunlu bir tehir (Mürted maddesi)- Selahaddin Özçelik |
Kısa süre sonra Avrupa Güçleri Osmanlı Hükümetine müslüman dönmeler üzerindeki ölüm cezasını kaldırma baskısı yaptı ancak hala hapis cezası ile karşı karşıya gelme riskleri vardı. Amerikan misyonerleri 1860 ve 1870ler Osmanlı’sında 50 kadar İslam’dan dönmelik raporladı. 1910 İran’da onlarcası İslam’dan dönmüştü ancak bunlar gizli kaldı. Din değiştirenlerin ya hristiyan komşuları arasında yaşaması veya yabancı konsül koruması altına girmesi gerekiyordu. Rus tebası olmayan yabancıların konversiyon talepleri de Rus tebası olanlarınki gibiydi. Onlar bir şekilde Armenian gelenek ve ritleri ile zaten aşina idi, çoğu Büyük Kafkasya’da yaşayan Türkçe ve Kürtçe konuşan Müslümanlardı. Osmanlı tebası olanlar Muş ve Bayazıt taraflarından ve İran tebası olanlar Khoy, Tabriz ve İran’ın kuzeybatı provinslerindeki küçük köylerden gelmişlerdi. Yabancı konvertler genellikle sezonluk ve kalıcı iş bulma amacı ile de Rus bölgelerine giderdi. 1891’de Gusein oğlu Gasan Rus otoritelere başvuru yaparak Armenian inancına geçmek istedi. 15 yaşında iken tarım işi bulmak için ailesini memleketi İran’da bırakmıştı. Nahçevan yakınlarındaki Shikhmahmud köyünde iş bulmuş ve 21 senedir burada yaşamakta idi. Gasan “İslam pratiğini terk edeli çok oldu, ermeni dilini çok iyi bilirim ve artık resmi olarak Armenian hristiyan olmak istiyorum,” demişti. Bu dilekçelerde süjelerin Armenian ritleri ile ilgisi epeydir vardır ancak yerel otoritelerin onları resmen konvert etme hakkı yoktur.
Osmanlı kürdü İsmail oğlu Razgo pagan olarak kaydedilmiş, muhtemelen Yazidi idi. Hududun Rus tarafındaki katolik Armenian köyü Aleksandropol’e taşınmıştı. Dilekçesinde “çarpık inançlı bir ailede doğdum,” diye yazdı (krivovernye roditeli), Armenian katolikliği ile tanışana dek “karanlıkta” kalmıştı.
Ali Mirza isimli bir diğer Azerbaycan müslümanı İran’daki bir Armenian köyünde yaşadığını iddia ediyordu ve orada konvert olmak istiyordu ama bunu yasal olarak yapamıyordu. O sebepten Rus hududunu geçmiş ve oradaki başka bir Armenian manastırını ziyaret etmeye başlamıştı.
Osmanlı hükümeti Osmanlı Müslümanlarından bir kısmının Hristiyanlığa konvert olduğunu biliyordu. 1893’de Osmanlı askeri yetkilileri Osman Yakup adlı birinin Armenian bir kadınla evlenebilmek için Apostolik Armenian dinine geçmesini araştırdı. Osman Yakup aynı zamanda asker kaçağı idi de. Din değiştirdiği için değil ama o esnada Armenian ayaklanmaları olduğu için ayaklanma hareketleri ile alakası olup olmadığının anlaşılması için göz altına alınıp tutuklandı. Din değiştirme suçlaması, yargılanması esnasında masaya geldi ve Osman Yakup “Osmanlı -Rus hududunda casusluk yapmak, müslümanları din değiştirmeye teşvik ve gizlice din değiştirenleri Osmanlı ordusuna sokmak” gibi faaliyetler içerisinde olmakla suçlandı.
Bitlisli Osman Bin Yakup vakası. Bitlis valisi Hasan Tahsin Paşa’dır. “Yakup Ermeni kızla evlendirilerek kızla birlikte Van dâhilindeki Akdamar Kilisesi Katogigosu’na gönderilmişti. Bu türlü kişiler Rusya’ya oradan da İstanbul’a geçerek İstanbul'daki alaylara İslam namıyla kaydettirildiklerini ve kendisi de bu yolda Dersaadet’e bir alaya kaydedileceğini, Dersaadet'te Ermeni büyüklerinden birinin talimatı dairesinde hareket edeceklerini, kendisine 40 lira verildiğini itiraf etmişti. Ayrıca Bitlisli Polat ve daha 20 kişi böyle Hristiyanlaşmıştı ve İstanbul’da Bedro isimli bir rahip bunların işini takip ediyordu. Mabeyn, Bitlis’ten Osman’ın kontrol altında İstanbul’a gönderilmesini istiyordu. Osman’a Bedros’un resmi gösterilmişti ve İstanbul ondan Bedros hakkında bilgiler almak istiyordu-Talori/Sason olayları.* Birden fazla Bedro var. Burada anılan Bedro Muş’taki Rahip Estefan Bedros Efendi değil anladım kadarıyla ama usul kaide anlamında Estefan beyin Bedros adı ruhbanlık titri ile birlikte alıyor olması ve titr ismini Mabeyn’in göndermesini** cımbızla çekiyorum; Muhammed Qulu Han’ın Kakheti’ye beylerbeyi yapıldığında (1727 olması lazım) Constantin adını alabilmesi için onu Constantin yapanın da fikrimce Osmanlı olması gerekiyor: DAR AL AQD yönetimi. Öyle mi değil mi bilmiyoruz da oldu ise anca böyle mümkün anlamında. DAR AL AQD dedim hukuki terim karşılığı belki başkadır. Burada gayrımüslimler var. Onlara kendi dinlerinden birini yönetici/bey atıyoruz, adam değilse de usulen vaftiz oluyor. Oryantasyon almak gibi. Rusya da yapıyordu aynını. Sayin Bekbulatoviç vakası. Sayin sonra Rusya Grand Dük’ü olacak. Temruk’un Altın Çaç’tan torunu *Bitlis Valisi Hasan Tahsin Paşa ve Ermeni Olayları (1891-1895)- Harun Çoban **Vatan gazetesine göre 1894 Bitlis’teki gayrimüslim ahalinin asayişine dair bir değerlendirme-Mensure K.Öztürk |
19.asır sonlarında irtidad Osmanlı’da sadece itikadi dönüşüm değil, Osmanlı Devleti’ne ihanet anlamına da geliyordu ve Armenianlığa konversiyonlar Armenian ayaklanmaları ve Rusya’ya sempatizanlık olarak değerlendiriliyordu.
Müslümanlardan bir kısmı din değiştirirken atalarının Armenian olduklarını hatırladı. 1873’de kuzey İran Khoy’dan bir müslüman Said Aga Buzurk Tiflis’e gönderdiği dilekçesinde annesinin Armenian hristiyan olarak doğduğunu belirtti. 9 yaşında iken iyi ve kötü arasındaki ayrımı farkettiğinde annesi ona kendisinin hristiyan olduğunu açıklamıştı. Annesi babası ile evlendiğinde Müslüman olmaya zorlanmıştı ancak Said şimdi bunun yanlış olduğunu görmüş ve annesinin inancı Gregorian Armenian olarak hayatına devam etmek istiyordu. “Anneme söz verdim,” dedi. “Evden pasaportumla ayrıldım ve şu anda Zanzegur bölgesinde yaşıyor ve burada Armenian ritlerini takip ederek yaşıyorum.” Tatev köyünden 12 Armenian ona şahitlik yaptı ve Said’in neredeyse bir yıldır kendileriyle yaşadığını beyan etti.
1873’e kadar Said Aga gibi yüzlerce Türk dilekçelerinde annelerinin zorla evlendirilmiş Armenianlar olduğunu iddia etmişti.
Osmanlı ve İran başvuru sahiplerinin konversiyonla yasal statüleri de değişiyordu. Yabancı başvurular Rus tebasındakilerle aynı bürokratik süreçten geçiyordu. Başvuru yapıldığında yabancı konvertlerin çoğu zaten yıllardır Rus Kafkasya’sında yaşıyor ve çalışıyordu ve bu yolla Armenian köylerinde oturum hakları almak istiyorlardı.
Hudut geçişleri çift yönlü idi. Güney Kafkasya’nın hristiyan sakinlerinden İslam’a geçmek isteyenler bu Rusya’da yasal olmadığından Osmanlı imparatorluğu ve İran’a geçiyordu. 1852’de örneğin Georgian gençleri Osmanlı Lazistan’a geçerek müslüman olmak istediklerini açıkladılar ve büyük olasılıkla Osmanlı tebaası olarak yaşadılar. Rus tarafından onları takip eden olmadı.
1867’de 16 yaşındaki Georgii Bakü’den İran’a kaçtı. Babası Tiflis Genel valisi emrinde sivil bürokrattı. Oğlunun yaptığına inanamadı ve “Persler parlak vaatlerle oğlumun aklını çeldi,” dedi. Rusya Dış İşleri heyetine dahil olarak maceraperest oğlunu Rusya’ya geri getirmek üzere İran’a gitti. Georgii daha sonra tekrar İran’a kaçtı ve Şii müslüman oldu ve 3 sene sonra da İranlı bir kadınla evlenip çoluk çocuğa karıştı.
İsyankar gençlerden başka Rus-Osmanlı-İran hudut kesişkeleri yükümlülük veya işlediği suçlardan kaçanlar için de hareketli bir yoldu. Bir taraftan diğerine kaçan komşu toprakta yeni bir kimlik, yeni bir inanç ve yeni bir ev ve aile sahibi oluyordu.
Nisan 1905 Rusya gündeminde işçi grevleri ve köylü huzursuzlukları vardı. Yönetim Senato’su Rus ortodoksluğundan başka dine geçişe izin veren bir kararname ile imperiyal itikadi hiyerarşiyi bozdu. Bu reform özellikle Ortodoks olmayan imparatorluk sakinleri tarafından idare önünde eşitlik kazanmak olarak değerlendirildiği için kutlandı. 1905 ile 1915 arasında 425 bin 594 kişi Rus ortodoksluğundan ayrıldı. Çoğu batı Ukrayna’dan Grek katolikler ve Baltık bölgesindeki Lutheranlar ve Roma katolikleri idi. Siberia ve Volga bölgelerinde ortodokslaşan müslümanlar da artık yasal olarak eski dinlerine dönebileceklerdi.
1905 fermanı Güney Kafkasya’daki konversiyonları da etkiledi ve şehirlerde yaşayanlar Ortodoksluktan ayrılma dilekçesi verdi. 1905 kararnamesi imparatorluk genelinde din değiştirmeyi normalleştirirken Yahudileri dahil etmemişti.
20.asır başlarında Armenian Apostolik Kilisesi yeni ve beklenmedik bir gruptan başvuru dilekçesi aldı : Rus Yahudilerinden. Onların hakları 18.asır sonlarından beri ciddi kısıtlamalara tabi idi. Yahudilerin kendilerine tanımlanan bölge dışında yaşamaları, yüksek öğrenim hakları, tarım arazisi kiralama veya satın alma hakları sınırlı idi. 1880’lerde Rusya hükümeti olan Yahudi haklarını da kaldırdı. 1883’de Kafkasya yerlisi olmayan Yahudiler Kafkasya’da ikamet etmesi yasaklandı. Hızla gelişen petrol kenti Bakü ve diğer şehir bölgelerine taşınmış Aşkenazlar hudut dışı edildi. Bir çok Yahudi için din değiştirme hem kendilerine dayatılan hem de devlet tarafından meşrulaştırılan pratik bir seçim olmuştu.
1905 reformu ile ortodoksluktan Yahudiliğe dönmek için de dilekçeler verildi ve sayıca çoktular ve bu da antisemitizmin yükselmesine neden oldu. Ancak ortodoksluk artık yahudiler için eskisi kadar sosyal fayda sağlamıyordu. Rus otoriteleri Yahudilikten Rus ortodoksluğa konversiyonlar için ayrı bir masa açtılar ve vaftizli Yahudi, Yahudi kökenli, Yahudilikten dönme gibi ifadelerle notlar aldılar. Diğer tarafta başka hristiyan mezheplere katılmak Yahudi asıllı konvertlere yeni ve yasal bir kimlik sağlamıştı. Rus hukukunda Armenian Hristiyanlığa geçen herkes idari anlamda Armenian idi ve Armenianların Kafkasya veya başka yerlerde ikamet problemleri yoktu.
1910-15 aralığında Armenian Apostolik kilisesi dolayısıyla Odessa, Kişinev, Kiev, Harkov, Kırım, Bakü, Astrahan, Semerkant ve Kokand’daki Yahudilerden epeyce dilekçe aldı ve bu dilekçeleri Rus otoritelere havale ettiler. Rus otoriteleri imparatorluk Yahudilerinin karşılaştığı yasal kısıtlamaların bilincinde olduğundan başvuruların samimiyetini irdeledi. Yahudi dilekçe sahipleri tamamen manevi ve entelektüel ilgi ile din değiştirmek ve hristiyan olmak istediklerini şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispat etmek zorunda idi. ( 1890’lardan itibaren Pale bölgesi dışındaki Yahudilerde baskılardan dolayı Lutheryanlık, Katoliklik, ve İslam’a kaçışlar vardı).
Örneğin Brodsky ve Halevsky ailelerinden 3 erkek ve 1 kadın 1911’de Harkov’daki Armenian Apostolik kilisesine başvuru yaptı. Dilekçelerinde “Hristiyanlığın komşunu kendin gibi sev,” ruhuna hayran olduklarını ifade edip Yahudilikteki intikamcı doktrinden şikayet ettiler. Ancak başvurular her zaman ikna edici bulunmadı. 1910’da İç işleri bakanı Pyotr Stolypin Eçmiadzin’i Yahudilerin İsa öğretilerine değil maddi kazançlara ilgi duyduğu hakkında uyardı ancak Müslüman, Yezidi ve Assyrianlardan gelen başvurularda problem yaşanmadı.
Rusya Yabancı Cemaatlerle Dini İlişkiler Departmanı Armenian sinoduna Yahudilerden gelen tüm başvuruların titizlikle incelenmesi emrini verdi. Artık her Yahudi başvuru sahibi önce Armenian kilise tarihi ve Armenian teolojisi hakkında Armenian din adamlarından ders alıp, ardından yerel Armenian dioecesinde sınava girecekti ve sınav hakkı elde edebilmek için de tüm bu dersleri aldığına dair sertifikalarının olması gerekiyordu. Sınavı da verdikten sonra Eçmiadzin’e dilekçe verebilirlerdi. Son onayı yine Rusya otoriteleri verecekti. Rusya hükümeti Yahudi başvuru sahiplerinin samimiyetine belli ki inanmıyordu.
19.asrın ikinci yarısındaki dinler arasındaki geçişler ( Hristiyanlıktan Müslümanlığa, Müslümanlıktan Hristiyanlığa ve Yahudilikten hem Hristiyanlığa hem de Müslümanlığa) kişilerin hukuki statülerinde değişim yapma istekleri ile bağlantılı idi. Çarlık toprak reformlarından olumsuz etkilenen çiftçiler ve göçebeler daha iyi koşullar için gittikleri yeni topraklarda farklı topluluklarla temasa girdi. Göçebeler yerleşik tarımsal yaşam tarzına uyum sağlamak veya yakın kasabalarda gündelikçi veya mevsimlik işçi olarak çalışmak zorunda kaldı. Armenian Hristiyanlığına geçenlerin bir kısmı Rus topraklarında ortakçılık işi aramak için Osmanlı ve İran hudut bölgelerine geldi.
Güney Kafkasya’daki din değiştirmeler birden olmadı, kademeliydi. İnsanlar önce Armenianlar arasında yaşadı ve asimile oldu. Rusya ve Osmanlı tarihindeki devlet tercihi dine dönenler sosyal statülerini korudular veya geliştirdiler. Geç imparatorluk Rusya’sında din değiştirme yeni bir yasal kimlik yarattı. Bu yolla insanlar bilhassa güney Kafkasya’da Armenian hristiyanlığı üzerinden tarım arazilerine erişim, yasal ikamet yerini değiştirme, kölelikten kaçmak gibi imkanlar elde etti. Çarlığın son on yıllarında Rus Yahudileri de bir çok kısıtlamadan kaçınmak için Armenian Apostolikliği araçsallaştırdı. Rus hükümeti mevcut hiyerarşileri yani Rus ortodoksluğunun diğer dinlere üstünlüğünü korumak için Hukuki üstünlüğünü kullandı ve Hukuki üstünlüğünü kısıtlamalardan kaçınmak isteyen Yahudilerin din değiştirme taleplerine karşı da kullandı. Sünni ve Şii müslümanların, Ezidi ve Süryanilerin Armenian Hristiyanlığa geçmelerine nadiren itiraz edildi. Onlar toplumsal düzeni bozmuyor veya Kafkasya’daki Çarlık yönetimini tehdit etmiyorlardı.
Paul W. Werth son imparatorluk devletinin dini statüleri bireysel inançtan ziyade toplumsal bağlılık meselesi olarak gördüğünü savundu. Ortodoks olmayan tebaanın bireysel din değiştirme başvurularını Rus hükümeti samimiyet değerlendirmesine tabi tutarak nihai fazda kilise, cami ve sinagog ile ilişkilerini yeniden tanımlamış oldu ve anahtarların kendi elinde olduğunu taraflara hatırlattı.
Öte yandan hem Rusya hem de Osmanlıların 19.asırdaki din ve devlete sadakat arasındaki ilgi kurma denemelerine meydan okuyan Müslümanlar oldu. İlkine göre sadıklar sadece hristiyanlardı ve ikincisine göre sadece müslümanlar. Türkçe konuşanlar etno-milli tezi de düştü çünkü Türkçe konuşanlar Armenian Hristiyanlığına geçti.
1905 Bakü’de başlayan ve Güney Kafkasya’ya yayılan Ermeni-Azerbaycan çatışmaları geç Çarlık döneminin en kötü katliamları arasında idi.
Osmanlı’nın doğusundaki Ermeniler, yerel Türkler ve Kürtler ile bir çatışma içerisinde idi.
Gönüllü din değiştirmeler Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye ulus devletlerinin imparatorluk sonrası ulusal düzene geçişlerinde yardım oldu ama çatışmalar ve şiddetin sebebi ve kaynağı değildi. Bu süreçteki din değiştirmelerde devlet güdümlü bir çaba yoktur. Güney Kafkasya’daki Müslüman ve Yezidi çobanların daha iyi bir hayat için gönüllü olarak güney Kafkasya’daki en büyük kiliseye katılmalarıyla başlayan tabandan gelme bir süreçti. Kolayca Armenian olmadılar. Sosyal ve duygusal bedeller ödediler belki, bunu bilmiyoruz.
Bir zamanlar Kürt ve Tatar (Azerbaycan) olan Armenianlar soykırım (!) sonrası Ermeni ulusal anlatısına ait değillerdi ancak Azerbaycan, Türk ve Kürt uluslarının gururlu tarihlerinin bir parçası da olamazlardı.
Çağ daha katı ve daha az affedici idi ve onların dönüşümlerini anlamak imkansızlaştı
İLGİLİ OKUMALAR VE NOTLAR
1778 Kırım hanlığının Rus vasallığına düşmesi ardından A.Suvorov Kırım yarımadasından taşıyacağı 12.600 Kırım Ermenisi için 14 Kasım 1779 fermanı ile şimdiki adıyla Don üstü Rostov’da Yeni Naxçıvan adında bir yerleşke kuracak. Burası tarihte Taygan bölgesi diye anıldı ve Chremuch ve Zichia da denmiş olabilir veya bunlar birbirlerine çok yakın yerler olabilir. Adygea Cumhuriyeti akademisyenlerinden Khotko Samir Hamidoviç, Chremuch’u 16 ve 17.asır Osmanlı ve Rus arşivlerinde Kemirgoy /Temirgoy olarak restore etti ve burası modern Maykop ile Belaya nehrinin sağ yakasında Belorechensk arası olmalı dedi. Josaphat Barbaro burada ismi Tanrı Verdi anlamına gelen Biberdi’den bahsetti. Babası Chertibei esir düşmüş ve Floransa’ya götürülmüştü. Barbaro evine dönmesine yardımcı oldu. Yine bu vakitlerde burada belki Berzechler olduklarını tahmin ettiğim Berzochlar da var ve onların Copario olarak da bilinen Lo Copa (Kuban) egemeni ya da burada mülkleri oldukları tahmin edilir, burası endüstriyel balıkçılık merkezidir. Bu arkadaşlar anladığım kadarı ile 1455-57 iç savaşından olumsuz etkileniyor. Chertibei o sebeple esir düşüyor ve köle olarak satılıyor. Zichia beyi Biberdi yani Kemirkoy Chertibei oğlu Biberdi 1461 Massaria Caffe’de anılmış yüksek rütbeli ödeme alanlar arasında (Biberdi dominus Zichie). Bu ödemeyi ya askeri giderler için alıyor veya Cenevizler burada kiracı arkadaşlar. Ev sahibi olanlar bunlar. Bu vakitte Mingrelia doğusunda Giurgiana var. Pankratios kralı ve güneyinde Türkler derken kastedilen Akkoyunlular var Pankratios Uzun Hasan ile savaşacak. 1455-57’de Kırım Hanlığı ile Ceneviz destekli Hacı Giray arasında savaş var ve hem Ceneviz Gazaria’sı hem de Kırım Hanlığı Lithunia Grandükü Casimir IV Jagiellon egemenliği altına girecek ve bağlantılı olarak Chertibei esir düşüyor ve Berzechler de bu savaştan etkileniyor olsa gerek, Cadibeldi bu ailenin Ceneviz bağlantılı olan kısmını Matrega’dan sürecek; sonradan Taman prensi anacağımız Zaccaria (annesi Berzeoch babası Ceneviz) henüz 7-8 yaşında ve büyük ihtimalle ailesini bu savaşta kaybediyor çünkü ona sonra vasi atanacak ve vasileri Ceneviz mi yoksa Çerkesler mi bilinmiyor. Cadibeldi kim bulamadım. Zaccaria baba tarafı ile değil, anne tarafı ile kalıyor. 14 Mayıs 1484’e geldiğimizde doğma büyüme buralı Zaccaria Berzouchluğundan ziyade babasının Ceneviz kimliği ile anıldığı için bir karışıklık var. Onu bu topraklarda değerli yapan baba tarafı değil, anne tarafı. Anne tarafı 1419’da Berosocha prensliği diye girmiş kayda ama 1455-57’den sonra sadece Berzouch olmuşlar. Kafkasya tarihçileri daha iyi bilir de Socha’sı acaba Mamai-kale var Sochi tarafında, alakalı mı diye aklımdan geçti. Belki Rusça araştırmalarda daha fazla bulurlar. Barbaro’ya göre tam bu vakitte “Sultan’ın topraklarından (Memluk) çıktıktan sonra hristiyanları lanetleyen koyu bir müslüman sekte rastladı ve Persia (Akkoyun) topraklarına yaklaştıkça onların sayısı arttı. Onlar kalabalık halde Şamahı, Derbend ve Tümen’e geldiler ve Caspio dağı eteğindeki Tezechia bölgesindeki Terch’ nehrine yani çoğu katolik insanların yaşadığı yere saldırdı ve sonra Grek kilisesi bağlı Yecüc Mecüs topraklarına yağmalayarak devam ettiler. Oradan Circassi topraklarına yöneldiler. Hedeflerinde Maggiore denizi kıyısındaki Chippiche ve Charbatri vardı ve onlara da saldırdılar. Bu insanların hiç biri kendisini savunamadı ve böylece Titarcassa ve ChreMUCH önüne geldiler. Buradaki insanlar onlarla savaştı ve savaşta halkın beşte biri hayatını kaybetti ama onları kendi ülkelerine döndürmeyi başardı. Bu 1486’da ( yada 1484) oldu..” Bunların ön Safavi olması lazım. Vakayı bilmiyorum. Giurgiana’daki Pankratios’a ne oldu bilmiyoruz. Ya bununla alakalı veya Lithuania-Polonya savaşı ile alakalı III.İvan -Mengli Giray ve Berzouch Zaccaria arasında yazışma trafiği var ve Mengli Giray ile kardeşi Nur Devlet arasında da savaş var. Nur Devlet Ivan’ın yanına kaçacak. Ivan bilmediğimiz bir sebepten bu Zaccaria’yı yanında görmek çok ister. Zaccaria da ha bu gün ha yarın oyalamaktadır ve Mengli’nin sarayından dönecek Rus elçiler Zaccaria’nın ne Caffa’da, ne de suyun öte yanında ( za morem) olduğunu raporlayacaklardır. (Ruslara Rusça öğretir gibi olmayım ama ZA Morem burada bence -ye kadar; -ye doğru anlamında. Slavik diyalekt. Suyun ötesinde değil, bu tarafında hiçbir yerde yok denmek istiyor.) 18 Ekim 1487’de Ivan İbrani Zaccaria’ya hitaben yazacak ve Zaccaria ona La Copa’dan Latince bir mektubu ırken Türk ama itikaden Armenian Bogdan adlı biriyle gönderecek; bu noktada cidden bir Yahudi zaafı var ve Zaccaria Yahudi miydi değildi vb öyle yürüyor konu. Yahudi olsa ne olur ayrı- ailesi müslüman büyük olaslıkla ve kendisini Katolik ve Müslümanlığı birlikte götürmüş olabilir.. Bogdan Ivan’a diyor ki aslında yola çıktı. Sana geliyordu ama Moldovya’dan geçerken Stephen onu esir aldı ve hayli de eziyet etti. (Ștefan cel Mare și Sfânt, 1433–1504). Zaccaria’nın gerçekten öyle bir hikayesi var da Moskova’ya giderken yaşamadı. Mektuplarda Tacir anlamına gelen Fryazin, veya İbrani, Yahudi, ya da Circassian olarak da anılan fakat kendisini Taman prensi Zaccaria Guil Gursis olarak tanıtan doğma büyüme buralı Zaccaria’nın Moskova’ya gitmek için neden Stephen’in Moldovya’sından geçtiği kısmı oğlu ile Stephen’in kızını evlendirme hazırlıkları içerisinde olan Ivan’ın da aklına yatmaz ve bu sefer Mengli’ye yazar: “Zaccaria’nın yanına Circassia’dan Moskova’ya yolu bilen 2 Tatar ver de, başına bir iş gelmeden ve kaybolmadan buraya gelsin” ve ardından Mengli’ye ikinci bir mektup da yollar ve “ kardeşin Nur Devlet’i serbest bırakırsam..” der. Konular farklı olabilir. 6 Eylül 1489 Taman Prensi Zaccaria Guizolfi’ye yazılan bir mektup daha var ancak asıl mesaj yazılanda değil, getiren elçinin dilindedir. Gizli mesaja göre Tajgan ‘daki Miuss nehri ağzında İvan’ın gönderdiği bir müfreze asker bekleyecek. Operasyon ama 2 sene sonra 1491 de olacaktır. Ancak toparlanabiliyorlar. Bu vaka gerçekten Musa’nın Firavun’dan (Mengli veya Osmanlı) kaçacak Filistin kabilesinin çanak çömleklerini toplamasını bekleyişi gibi yorumlanır.. Bizim Zakkoş Musa peygamber rolünde, kavmini Kızıldeniz’den (Mius) geçirecek. Müfrezeye verilen emir net. Kırım’daki Rus elçisi Prens Romodanovsky’dir. Talimata göre Ivan’ın gönderdiği müfreze Mius kıyısında Ortodoks takvimine göre 21 Nisan’dan 6 Aralık’a kadar hiç yerlerinden kımıldamaz ve Musa ile kavmini beklerler ama bizim Zakkoş hala yok ortada. Demek istediğim Ivan işletilmiş olamayacağına göre, sürekli elçisi var, burada başka bir şey var ve mektuplar şifreli. Anlarız ki bu arkadaş Mengli Giray’ın sarayında önemli danışmanlardan biridir ve ayrılmayı zaten hiç düşünmedi büyük olasılıkla. Oradan girdiğimizde eğer 1484-6 İran yönünden gelen olayla alakalı değil ise o zaman 1492–1494 Lithuania savaşı var. Kırım ve Moskova müttefik. Bence varsayıldığı gibi Osmanlı’ya karşı değil, Lithunia Grand Düklüğüne karşı ve şifreli yazışmaktalar . 1507-14’de Zaccaria’nın yerinde oğlu Vincenzo var. Kızkardeşi sonra Polonya kralı olacak Sigismund’a altın işlemeli beyaz mendil gönderecek. Sigismund da ona mavi ve kırmızı mendil gönderecek. Kaşen olduklarını zannetmiyorum; kuzeydeki tarih güneydekinden neden çok farklı anlamında not düşmüş oluyorum. Don üstü Naxchewan’a dönersek; 10.asır Siwnik-Vaspurakan tarihinden bir kesit olan şehit Smbat’ın(914/5) hikayesi büyük olasılıkla 1763- 1856 aralığında Çarlık Rusya’nın birleştirdiği kuzey ve güney Kafkasya kiliseleri aracılığı ile dolaşıyor ve kasıtlı ya da kasıtsız hikayesi bizim Pitsunda tarafına yapıştırılıyor. Yapıştırıldığı için bu özetlediğim tarihi fazlası ile birlikte örtüp yutuyor. Kaydırmaları kendi yerlerine koyduğumuzda tablo çok değişiyor. Yovhannes kitabında Smbat Abkhaz’daki Aragats (Alagöz) dağı yakınlarındaki kayalık Kapoyts kalesine kaçmış ve daha sonra Naxchewan yakınlarındaki Elnjak/Alıncak kalesi önünde idam edilmişti (914/5). Eger demiş, Kartlos efsanesinde Egros var, biz de zaten hep Egrisi derdik olmuş. Apxazac veya Ahwaz demiş, tamam burada Abkhaz /Apxazeti var. Kayalık Kapoyt kalesi demiş tamam biz de Bzyp nehrine eskiden beri Kapoet derdik olmuş ve bu tartışma en son 2016’da yapılmış Why Abkhazia is Georgia -a True History’e göre (Tskhadaia, Khorava, 2016: 162-163). Yanılsama yaratacak yeter malzeme gerçekten var bu arada benden başka ayırd eden olmadığını dikkate alın. Bu kaydırmanın kasıt varsa tabi, şöyle bir arka planı daha var: O gün şartlarında (1881-1917) şimdi ki Gürcistan Ortodoks Kilisesi’nin (GOK) temelleri mevcut Rus Gruzin Ortodoks Kilisesi’ne (RGOK) muhalif olarak atılıyor ve o gün koşullarında (1906- 1917) otosefallik ile birlikte siyasi özerklik alarak ayrılma ihtimali de söz konusu. Şanslarını deniyorlar hatta hızlandırılmış kitlesel vaftizler de yaşanmış bir ara ve hepsinin de kayıtlı olması lazım. Abhazya tarafı kitlesel vaftizleri doğrular ve kötü niyetli olmadığını da doğrular. Sonra bu adamların da başlarına işler geldiği için orada tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz. RGOK ve GOK işleri birbirine karışmış. Sonraki nesiller de anahtarı belki kaybetmiş? Muhalif GOKlar aynı zamanda RGOKlar yani Rus Kilise örgütlenmesi içinde görev yapan insanlar zaten. Muhalefetteki partnerleri arasında yoldaş Menşevikler net var ve 1917 devrimini kendileri için yeterli gören Menşevikler onları satışa getiriyor anladığım kadarı ile. (bk Gürcü Komitesi olayları). Sonra da Bolşevikler hepsini satışa getiriyor ve sonra Marksistler, Leninistler, Komünistler dalga dalga yığılıyor üst üste. Bir de devam eden savaşlar ve rekabetler var tabi. Günümüzdeki Abhazya neden Gruzin’dir ve neden Gruzin değildir tartışması buradan gelir -orijinal hedefi Kırım’dan Caspian’a tüm kuzey Kafkasya’dır ve Kilise Kilise’den talep ediyor. Düz tarihteki Abhazya mı Gürcistan mı tartışması ise bu trafikte Vaspurakan-Syunik yani Çohur Saad tarihinin kuzeye ters katlanıp montajlanmasından kaynaklanır. Onu nasıl becerdiler kısmında gerçekten kafalar karışmış olabilir. 10.asırda theme Abasgia ve (V)asprakanite vardı gerçekten ama burada değildi. Bir de herşeyi itikat üzerinden açıklamak için fazla çaba sarfetmiş ama herkes. Yeryüzü krallıklarında işler başka yürüyor.
10.asırda burada Novgorad -Kiev Ruslar (kırmızı), Alan (mavi)ve Abasgianlar (mor) var. Diğer tüm yereller bu şemsiye adlar altındalar. Beyaz Bizansların İberia ve orientallerin El Lan dediği yer. Orientaller el Lan derken Abasgianları kastediyor, Tar-ghiz/ Bulgar derken Alanları. Mtskheta Orientallerin el Serir/Jerir dedikleri yerde ama Gürcü tarihçiliği kendisini Vaspurakan-Syunik’e indirmek seçti yani Çohur Saad’a. Kime göre neye göre de Novem Goradi DAI’nin bahsettiği DOKUZ şehirli Khazarlar; herkesin Khazar-Uz dedikleri de burada yine mavi Alanlar. Bizde Lips Constantin var ve 894-907 arası vakit Smbat’ın düştüğü müşkül yüzünden Tarön ülkesine askeri harekat yapacak ve Armenianların Vur-Eger ülkesi dedikleri Naxchewan -Siwnik arası bir yerde yaşayan Smbat’ın müstakbel dünürü Sahaq Sewada’yı vaftizle Konstantin ve ülkesini de vexilllatio veya kleisourarch Abasgia yapacak. Burası daha sonra Abasgia ve (V)asprakanite adını alacak ama Büyük Armenia Katolikosluğu bölgesinde listelenecek ( 945 De cerem II) Smbat 914/5’de bu civarda idam edilecek ve Şehit ilan edildiğinden ismi gerçekten ayinlerle dolaşmış ve yanılsama yaratmış olabilir. Mysticus’un 46 ve 51 nolu mektuplarına göre Lips’in babası da Abasgia başpiskoposu idi ve kendisi de ve babasının fiziksel özelliklerini almıştı. Zelençuk’daki Senty ve Shoana kiliseleri Lips Constantin’in İstanbul’da yaptırdığı Lips manastırı ile mimari açıdan çok benzer olduğu için yaptıranın Lips Constantin olduğu düşünülür ve teorik olarak Kiev ile bir hikayesi olması lazım. 917 Bulgar Acheloose savaşında ölecek. Lips Tarön seferinde iken burada Argyros Eustathios bulunmuş olabilir. 945 De cerem II’de Alan ve Abasgia exousiokrátorlükleri ayrı ayrı ve münferit anılır. Büyük Armenia katolikosluğu bölgesinde : Synes (Siwnic), Aspurakan, Kokovit, Taro, Moez(Moex), Auzan, Vai(t)zor ve Khadzienis (Chatziene) archonlukları (prenslikler) vardır. İberia katolikosluk bölgesinde : Beriasach,Karnatai, Kuel, ve Atzara archonlukları vardır Albania katolikosluk bölgesinde :Krevatad, Kidonia, Tsanaria, Sarban (Alania ile Tsanaria arasında),Aziac (Caspian geçitlerinde,eski Bab al abwab), Crysos, Brezan ve Mokan archonlukları vardır Bizim Gürcülerin İberia’da olması lazım ama onlar Büyük Armenia bölgesinde Synes, Aspurakan,Taro’lu olmayı kendileri seçmiş. 852-55’de Bugha Türk ile güneye inmeyi seçtiler ve bir daha çıkamadılar demiştim. Aynı yerdeyim. Müslüman coğrafyacıların El-Abkhaz dedikleri yerde belki Naryn Kale olabilir Masjıd al Zulkarneyn var. Bunu Abasgia exousiokrátorlüğüne yormuşlar ama kastedilenin Albania Katolikosluk archonluklarından tarif edilene uyan olması lazım. Belki Krevatad veya Aziac/Asia bilmiyorum. En doğru kaynak Patriklik ve üniversite dönem arşivleri olacaktır düşünüyorum. Bu harita DAI Ardanutzi vakasında zalim damat Kourkenios vardı. Tyro kastron (Kuel) ve Atzara ona aitti ve belki başka yerler de. Bizim Gürcülerle anlaşabileceğimiz tek konu damattan yana bahtımız gülmemiş pek, sadece o. Havasından mı suyundan mı? Kourkenios da psikopata bağlıyor ve kök söktürüyor hepsine. O 940 başlarında vefat edecek ve Romanos Lekapenos doğu seferi yapacak, Walander muharebesi 942/3. Bu archonluklar düzenlenmesi fikrimce bağlantılı ve Yakubi II. Kitap ve DAI’den sağlamasını alabilirsiniz. Yakubi Tufan mitosu ile girer söze. Anlattığı aslında 4-6.asırların Hunnik/Gothik savaşları. Bizans kaynaklarını kullanıyor. Hudut müzakere edecekler. O günlerde her yer Türk idi, Romalıları kim bilirdi diye önce bir ezikleyecek. Kube Şaban’ın Ayı ve Tilki’sindeki Tilki rolünde. Kendisini yani Abbasileri hem Türklerin hem de Sasanilerin varisi görür ve kademeli alan daraltır ve Khazarlar /Kuzey krallığı derken aslında eski İran’ı kasteder ve ihtilaflı kısımlar çeşitli asırlara bölünerek listelenir ve 10.asra geldik. Bab al Abwab’a doğru Darbakh nehri üzerindeki Khayzan (Qaytak/Khaytaq) ile Qalikala arasında hududun bir tarafında Bizanslıların diğer tarafında Abbasi amillerin mülkleri var. Onun için pazarlık yapıyor. DAI karşılamasını VI.Leo ve Lekapenos düzenlemeleri ile yapar. Bu vesile ile bizim Abhazların çok üzüldüklerini anladığım Evliya Çelebi tasdikli “Kitapsızlıkları” durumu var. Ibn Khurdazbih 866-70 tahminim, Romalılar (Bizanslılar) hakkında yazdı : Rumların elinde bulundurdukları en büyük şehir Konstantiniyye'dir. Buraya "Bezrum" demektedirler. Rumların en büyük melikleri ve ululadıkları kişiler burada bulunmaktadır. Babadan oğula geçen bir melikleri yoktur. Hatta yazılı bir kitapları da bulunmamaktadır. Gelenek farkları var. Tufan/Yaradılış mitosları yok demek istiyor. Romalılar işlerini reel savaşları ile anlatıyor ve kendi anlayışlarında bir kısmını iç savaş ve geri alma ( örnek Gothik savaşlar) bir kısmını ise dış savaş ( örnek Pers savaşları) olarak değerlendiriyor. Yakubi’nin Tufan üzerinden anlattıkları Türkler kısmı bildiğimiz Gothik savaşlar faslı. İspanya’da Visigothlar, İtalya’da Ostrogothlar, Afrika’da Vandallar ve Türkler derken kastettikleri de şimdiki Rusya ülkesi. Çok daha eski gelenek Herodot veya Plutarch veya Xenofon veya türevleri üzerinden kim kimdiri benzer müzakerelerde birbirlerine anlatır ve birbirlerini anlamaya ve iknaya çalışırdı. * Bir diğer düzeltme: 1120-21 savaşında İsmini ve mevkisini bilmediğimiz Kıpçak kralı 15bin, Zelençuk Kiafar’daki Alan Gabriel 500 ve Kudüs kralı 100 asker CURGİ kralı David’e takviye ve destek gönderiyor ve Tapar Muhammed’in oğlu Melik’e karşı savaşıyorlar. David onları yönetmiyor, onlar David’e takviye gönderiyor. Melik daha sonra Büyük Persia yani Selçuk hükümdarı olacak ama o vakitler titri Şah-ı Armen. Gandzak valisi. Ermenilerle değil, Büyük Selçuk ile savaşıyorlar. Bütün Gürcülere değil bu Gürcülere Kıpçak denmesi buradan gelir. Bazı kaynaklarda Abhazlar ile Gürcilerin savaşı diye de anılır. Abhaz derken kastedilen Curgiler ve Gürci derken kastedilen yine Selçuklar ve Selçuk Ermenileri: Iurgiana. Bizim Kurgilerin ismi itikadi değil, topoğrafik. Şimdiki Pers Gruzinler yani Kartulinsky ve Gruzinkyler ise itikade bağlarlar olayı-dolayısı ile zemin farkı var Bu David 1022 savaşında Erzurum Bana’daki Giorgi’nin torunu. Trabzon’da da Konstantinos Gabras var, lakabı veya titri oriental kaynaklarda Afrâs er-Rûmî (الرومى عفراس ). 1120-60’larda Urfalı Matteo’da Abhaz derken kastedilen Gabras’ın toprakları olabilir veya Curgi toprakları da olabilir ve her halükarda müttefikiz de David bizim tarafı veya kuzeyi yönetmiyor. Bizim taraf ona destek gönderiyor. Anadolu Selçuklarla akraba olacak da bunlar yani Curgiler. Bu kısımla ilgili yanılsama da kasıt yoksa eğer şu olmuş olabilir: Kharag deniyormuş ve Gürcü geleneksel edebiyatına has bir anlatımmış. Ağıt-Destan. Kharag tipi edebiyatın kendisine has stili var ve o stilin biz tabi tercümesinin tercümesini okuyoruz ve o sebepten anlam kaymaları yaşanıyor olabilir. Eğer Kharag uygulandı ise yazarının Curgileri de felaket cinsinden görmüş olması gerekiyor. Yanlış bilmiyorsam Curgilerin saldırdığı Selçuk-Ermenileri arasında da aslen Curgiler vardı. Bu tip felaketlerin anlatımında başat karakter (yazan kalem) daima felaketi yönetmişti sanki gibi anlatır ama anlattığı aslında kayıpları ve yitikleridir. Bu belayı ben davet ettim dövünmesi gibi. Curgi David yaşananı felaket göremeyeceğine göre asıl aktarıcın saldırdıkları taraftan olması gerekiyor. Gürcüleri Gürcülerden daha iyi anlatıyorum bence. Gelek buradaki sapmaya: İtikadi göçebeliği seçen Gürcü tarihçileri Curgileri Iurgianalı yapmış: 1224-55 Russutana mevzusu arkadaşlar. Russutana Curgi değil, Iurgian. Curgiler Iurgianlarla savaşıyorlar. Aynı değiller (Rubruck). Dolayısı ile 1244/5’de ölen merhum Curgi (Georgia) kralı kim bilmiyoruz. Cariyeden doğma oğlu David, Davud Han olacak. David’in üvey kardeşi Melik’e ne olduğunu da bilmiyoruz. Russutana Curgi kralı ile evli olabilir, bilmiyoruz. Ama merhum abisi veya babasının karısı veya cariyesi olamayacağını biliyoruz. Ve yine de Curgi Davud Han’ın da ülkesi sınırları belli. En doğusunda Hyberia var, Hyberia Sinop’un 700 mil doğusundan başlar. Güneyinde Anigue ve Iurgiana var. Bu vakitte Anadolu Selçuk Sinop üzerinden Kırım Sudak’ı aldı, doğusunda Trabzon, doğusunda Hyberia +Curgi ülkesi var. Bizim Gürcüler 1224-55’e geldiğimizde taşınmaz değerlerde isimlerini Kur nehrinden aldıkları için Kurgidirler, başkentleri bu vakitte Tiflis’dir. Ancak sürekli kendilerini güneylerindeki Pers Armenianlar (Iurgian) zannettiklerinden bizimle alakalı değil, Gürcülerin kendi tarihçiliklerinde genelde sıkıntı var. |
- Yüzyılda Oset Ruhani Komisyonu ve Mozdok’ta Eğitim Faaliyetleri Didem Çatalkılıç
SULTAN BİRİNCİ MAHMUD’UN RUSYA’YA VERDİĞİ 1739 TARİHLİ AHİDNÂMENİN DİPLOMATİK AÇIDAN TAHLİLİ / Uğur Kurtaran
SAFEVİLERİN YIKILIŞINDAN SONRA İRAN’DA İLK OSMANLI-AFGAN İLİŞKİLERİ- Orhan Yazıcı
AZERBAYCAN’DA KUBA HANLIĞI- Kanan SULEYMANOV
THE RUSSIAN EMPIRE’S RELIGIOUS POLICY IN GEORGIA (THE FIRST HALF OF THE 19TH CENTURY) Khatuna Kokrashvili
Experience of the Christian Church in Georgia (I‐XXI Centuries)- Archpriest Prof. Dr. Levan Mateshvili
CHURCH-STATE RELATIONS IN POST-SOVIET GEORGIA: “DEPRIVATIZATION” OF GEORGIAN ORTHODOXY-Serhat Keskin
Alexander Bekovich – Cherkassky: Beginning of Russia’s Imperialistic Expansion in Central Asia Samantha Rogers
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı Ortasında Kırım Pazarlığı: Fokşan Barış Müzakereleri-Hakan Yıldız
- YÜZYILIN İLK YARISINDA SUHUM KALE; RUS İŞGALİNE KARŞI OSMANLI DEVLETİ- Osman Yılmaz
OSMANLI DEVLETİ’NİN KAFKASYA POLİTİKALARI VE ÇILDIR VALİSİ SÜLEYMAN PAŞA’NIN FAALİYETLERİ (1771-1791)- EMİN ÜNSAL
GÜRCİSTAN’DA RUS İDARESİNİN KURULUŞU (1801-1918) -NATO DVALİ
Atlas of the Ethno-Political History of the Caucasus- ARTHUR TSUTSIEV (haritalar bu dosyadan)
The Russian Empire’s Migration Policy in the Caucasus- Khadjar Verdiyeva
Serman/Seryan Savaşı (514/1120) Beylikler Dönemi Türkiyesi’nde Mengücekli - Artuklu - Selçuklu - Danişmendli - Bizans İlişkilerinde Bir Kırılma Noktası-Kemal Taşçı
Ahlatşah (Ermenşah) - Gürcü Münasebetleri- Erhan Ateş
- Yüzyılda Anadolu ve Kafkasya: Mkhargrdzeli Sülalesine Bağlı Mimaride Papa I. Sylvester Figürü-Nergis Ataç
The Guizolfi Family: Brokers in the Medieval Black Sea Space-E.Kvalkov
The Crimean Khanate and Poland-Lithuania International Diplomacy on the European Periphery (15th–18th Century) A Study of Peace Treaties Followed by Annotated Documents - Dariusz Kołodziejczyk
- YÜZYIL İTALYAN SEYYAHLARININ GÖZÜYLE İRAN- Sema Sertkaya.
Ana dilim diyenler dahil hiç kimse düzeltmediği için Mengreller için kullanılan aşağılayıcı ifadeyi ben düzelteyim, bence gayet net: Vathi’de bir çeşit kırmızı ışık mahallesindeler- adam Tüm Mingrelia’yı veya Mingrelleri kastetmiyor. İçinde anılan Elipehe, Tatarcosia, Sobai, Cheuerthei (Kabardey) ve As Alaniler. Bu yerlerin alternatif isimleri Chremuch için Kremuk; Elipehe aynı zamanda Chippiche veya Kippike; Tatarcosia aynı zamanda Tatakosia/ Titarcossa/Tatartophia veya Tatartussia; Sobai; Cheuerthei aynı zamanda Khewerthei / Kherbarthei /Kharbatei veya Khabarda diye yazılır
Benzer Haberler
RESTORASYON DENEMESİ 19-10. ASIRLAR