TARİH YAZIMININ ELEŞTİRİSİ

“Ответ историкам из Тбилиси (документы и факты)” (Türkçe: “Tiflis’ten Tarihçilere Yanıt: Belgeler ve Gerçekler”) adlı kitabında, Abhaz tarihçi Stanislav Lakoba, Gürcü-Abhaz ilişkilerini ele alan kritik konuları ele alıyor. Kapsamlı araştırma ve belgelere dayanan Lakoba, tarihsel anlatıların inceliklerini ve bunların çağdaş çatışmalardaki rolünü derinlemesine inceliyor. Burada sunulan yazı, Lakoba’nın 2001 yılında Sohum’da yayınlanan kitabının 3-7. sayfalarından alınmış ve orijinal Rusça metninden çevrilmiştir.

Stalin’in baskı yıllarında, Abhazların kendilerini ayrı bir halk olarak tanımalarına izin verilmediği bir dönemde, çok çeşitli baskıcı önlemler uygulandı: Abhaz okulları kapatıldı, Abhaz yazı dili Latin alfabesinden Gürcü alfabesine çevrildi, Abhazca yer isimleri Gürcüce isimlerle değiştirildi ve yapılan diğer zorla değişikliklerin yanı sıra Batı Gürcistan’dan Abhazya’ya kitlesel bir Gürcü göçü gerçekleşti. İşte bu trajik dönemde, Beria’nın emriyle, Gürcü edebiyatçı Pavle Ingorokva tarafından öne sürülen “teori” ortaya çıktı. Bu “teori” tam olarak 1949-1951 yılları arasında, Yunanlıların ve Türklerin Abhazya’dan zorla göç ettirilmesinden sonra, Abhazları sürme planlarının yapıldığı bir dönemde ortaya çıktı. Bu doğrultuda, Ingorokva’nın daha sonra “Giorgi Merchule – 10. Yüzyıl Gürcü Yazarı” (Tiflis, 1954) kitabının bir parçası haline gelen bölümleri yayınlandı. Bu çalışmada, yazar, eski ve ortaçağ Abasgian-Abhazların bugünkü Abhaz halkının ataları olmadığını, bunun yerine Gürcüler olduğunu savundu. Ingorokva’ya göre, günümüz Abhazları, sadece iki ila üç yüzyıl önce Abhazya’ya göç eden Apsua kabilesinin (Abhazların kendilerini dillerinde “apsua” olarak tanımlarlar) torunlarıdır. Bu anlatı, Abhazları ideolojik olarak Gürcü topraklarının sadece “ziyaretçileri” ya da geçici sakinleri olarak konumlandıracak ve planlanan sınır dışı edilmeleri için bir zemin oluşturacaktı. Ancak, bu sürgün planı Beria’nın iktidardan düşmesi nedeniyle hayata geçemedi.

‘Apsua’ (Apsw’a) terimi, Abhaz halkının kendi kendini tanımlamasıdır ve aynı zamanda bir oto-etnonim olarak da bilinir. Öte yandan, ‘Abhaz’ daha yaygın olarak kullanılan bir dış isimdir veya diğer uluslar tarafından kendilerine atıfta bulunulan isimdir. Benzer şekilde, Gürcüler için ‘Kartveli’ onların oto-etnonimi iken, ‘gurji’, ‘gruzin’, ‘vrats’ ve ‘Gürcü’ gibi terimler onların eksonimleridir. Bu nedenle, ‘Apsua’ ve ‘Abhaz’ farklı uluslara atıfta bulunmaz.

Ingorokva’nın kitabının yayınlanmasının ardından, saygın Gürcü ve Abhaz tarihçiler ve dilbilimciler (Z. Ançabadze, N. Berdzenişvili, Kh. Bgazhba, K. Lomtatidze ve diğerleri) tarafından çok sayıda makale yayınlandı. Bu makaleler, yazarın tarihi gerçekleri önemli ölçüde çarpıttığını vurgulayarak bu efsaneyi eleştirel bir şekilde incelediler.

Ancak onlarca yıl sonra, 1988’in sonundan itibaren Ingorokva’nın “teorileri” yeniden canlanmaya başladı. Genç bir Gürcü akademisyen olan Tornike Gordadze durumu şu şekilde nitelendirmiştir: “Ingorokva’nın kitabının Gürcü muhalifler sayesinde 80’li ve 90’lı yıllarda yeniden ilgi görmesi talihsiz bir durum. Böyle bir ‘teorinin’ Abhazlar tarafından şiddetle karşı çıkılması kaçınılmazdı… Gürcü toplumu içindeki yaygın etnik kutuplaşma ve sağlam bir devlet yapısının eksikliği göz önüne alındığında, bu durum kökleri tarihi coğrafya mitolojisine dayanan ve esasen buraya ilk kimin geldiği sorusuna odaklanan yoğun bir tartışmanın fitilini ateşledi. İlk yerleşimcilerin toprağa eşsiz bir hak iddia ettikleri hatalı varsayımı, diğer post-komünist çatışmalarda (Karabağ, Kosova, Transilvanya üzerine Rumen-Macar çatışması vb.) da gözlemlenmektedir.”[1].

Bu büyük tahrifata dayanarak, Z. Gamsahurdia, M. Kostava ve A. Bakradze gibi o zamanki Gürcistan liderleri, Tiflis, Sohum ve Gagra’daki mitinglerde ve süreli basında, Kartvel nüfusunu ikna etmeye çalışarak Abhazya’nın aslında bir Gürcistan toprağı olduğunu ve Abhazlarında Gürcü olduğunu çekinmeden ileri sürdüler. Birçok Gürcü yazar bu kampanyada öne çıkmaya özellikle çaba gösterdi. Gürcü basını, radyosu ve televizyonu her gün Abhazları kışkırtıyor, onları Gürcü topraklarında “misafir” olarak nitelendiriyor ve onlardan “Apsua” olarak bahsederek “özerkliğe” bile sahip olmamaları gerektiğini öne sürüyordu.

Tüm savaş sonrası dönem boyunca (1993 sonrası), Abhazya ile ilgili Gürcü tarih yazımının durumu daha da kötüleşti[2]. Sözde vatansever güdülerle hareket eden akademisyenlerin çoğu, Abhazya’nın her zaman Gürcüler tarafından iskan edildiğini iddia ederek Ingorokva’nın mitsel yaratımını benimsedi. Bazıları önceki çalışmalarını unutmuş gibi görünüyor ve şimdi çoğunluğu taklit ederek kendilerinden “beklenen” şekilde yazıyorlar. Sadece birkaç tarihçi, hem Abhazların hem de Gürcülerin Abhazya’nın yerli halkı olduğunu öne süren “çift-kökenlilik” teorisini destekliyor ve sadece G. Ançabadze, Abhazların antik çağlardan beri Abhazya’nın yerli halkı olduğunu öne sürüyor.

Elbette, Gürcü tarihçileri ve yazarları dışında, Ingorokva’nın modern tarihteki karanlık rolünü farklı algılayan ve Abhaz halkının ve Abhazya’nın tarihini anlayan yeni jenerasyon Gürcü elitlerin diğer temsilcileri de bulunmaktadır. Bu grup D. Berdzenişvili, L. Berdzenişvili, P. Zakareişvili, G. Nodia ve G. Gordadze gibi kişileri içermektedir. Bu kişiler ise ilkeli duruşları nedeniyle sık sık kendilerinden daha “ünlü” meslektaşlarının eleştirilerine maruz kalmaktadırlar. Örneğin David Berdzenishvili, Gürcistan toplumu ve yönetimindeki bazı politikalar hakkındaki fikirlerini söyledikten kısa bir süre sonra, akademisyen M. Lordkipanidze ve profesör Z. Papaskiri tarafından, resmi “Özgür Gürcistan” (Свободная Грузия – 1991-2011 yılları arasında Rusça yayınlanan Gürcü gazetesi. Ç.N.) kamuoyu önünde sertçe eleştirildi. Gürcistan Ulusal Parlamento Kütüphanesi Başkanı Levan Berdzenişvili, “Radio Liberty” (Özgürlük Radyosu) ile yakın zamanda yaptığı bir söyleşide, entelektüel ve tarih yazımının mevcut durumu hakkında şunları söyledi: “… Gerçek tarihten yoksunuz; sahip olduğumuz tek şey M. Lordkipanidze. İyi bir insan olabilir ama bu tarih anlamına gelmiyor. Lordkipanidze’nin bakış açısı sadece Gürcistan’ın geçmişine dair tekil bir görüşü yansıtıyor.”[3].

Gürcü-Abhaz ilişkilerindeki durumun, “Abhazya/Gürcistan Tarihi Üzerine Araştırma” (Tiflis, 1999) adlı son makale kitabının yayınlanmasından sonra kesinlikle daha da kötüleşeceği söylenebilir. Bu “çalışmanın” başlığı bile BM Güvenlik Konseyi kararlarının ruhuna uygun olarak tasarlanmış… Peki bu sefer kime atıfta bulunuyor olabilirler?  Aynı Ingorokva’ya.

Görünüşe göre bu yayın, editörlüğünü yapma ayrıcalığına sahip olduğum “Abhazya Tarihi” (Sohum, 1991; Gudauta, 1993) kitabına bir cevap olarak tasarlanmış. Cevap vermeleri on yıl sürmüş olsa da, yazarların zihinsel olarak hala geçmiş bir döneme bağlı oldukları aşikar. Tiflisli tarihçilerin dikkatini bir başka kayda değer yayına çekmek istiyorum – İngiliz akademisyen George Hewitt’in Londra’da editörlüğünü yaptığı “Abhazlar” kitabı. Lütfen bibliyografik detaylarına dikkat edin[4] ve karşı bir cevap vermeden önce bir on yıl daha beklemeyin. Hewitt, kitabında Ingorokva “teorisini” titizlikle incelemekte ve 17. yüzyıla kadar Abhazlar, Megreller ve Gürcüler hakkında bilgiler vermektedir. Umarım bu yayın yazarları gerçeğe doğru yönlendirecektir. Aynı İngiliz akademisyenin diğer çalışmalarını da incelemenizi tavsiye ederim[5]. Özellikle 1998 tarihli yayınlarından biri çarpıcı bir başlık taşımaktadır: “Abhazların Gürcülere olan güven kaybında akademisyenlerin rolü ve bu durumun nasıl düzeltilebileceği”[6].

Modern Gürcü tarih yazımının durumunun idealden daha az olduğu çok açık.  Yakın zamanda yayınlanan “İncelemeler” başlıklı “akademik” çalışma, birkaç istisna dışında, Ingorokva’nın ruhuyla doludur. Onun göç teorisinin varyasyonları, ister klasik (17. yüzyıl) ister çağdaş biçimiyle olsun, M. Baramidze, D. Muskhelishvili, G. Zhorzholiani ve diğerlerinin yazılarında açıkça görülmektedir. Seçkin bir araştırmacı olan O. Japaridze’nin tutumu bile değişmiştir. Taş ve erken metal çağlarında Kuzeybatı Kafkasya’nın etnokültürel dinamikleri üzerine bir zamanlar net olan bakış açısı, çift köken teorisine doğru kayıyor gibi görünüyor. Bu değişim bazı “vatansever” baskılara bağlanabilir.


Gürcü tarih yazımındaki hakim hava doğal olarak Abhaz toplumunu da ilgilendiriyor. Hem Gürcüler hem de Abhazlar tarihsel söylemlerden derinden etkilenmektedir. Tarih yazımı tartışmalarının durumu Gürcü-Abhaz ilişkilerinin sağlığı konusunda güvenilir bir göstergedir ve genellikle siyasi müzakereleri zorlaştırır. Ingorokva’nın Abhazların Abhazya’ya sonradan gelenler olduğuna dair “teorisi” taraflar arasında dururken var olan çatışmayı nasıl çözebilirsiniz? Tarihçi G. Anchabadze’ye göre, bu bakış açısı, kesin doğası ve erişilebilirliği nedeniyle, şu anda Gürcü nüfusu arasında[7], özellikle de “Gürcü aydınları, özellikle de uzman olmayanlar”[8] arasında yaygın bir şekilde yayılmaktadır. P. Ingorokva, 40’lı ve 50’li yıllarda, “Gürcü-Abhaz ilişkilerindeki tarihsel konuyu” yoğun bir tartışma konusu haline getirerek “siyasallaştırılmış akademik tartışmaların” temelini atmıştır[9]. Z. Gamsahurdia ise bu hararetli tartışmaların aktif bir katılımcısı olmuştur[10]. 1989’daki çatışma ve 1992-1993 savaşından önce tarih yazımında önemli gerilimler yaşanması, Gürcü ve Abhaz akademisyenler arasında akademik yayınlardan ana akım medyaya taşınan tam anlamıyla bir anlaşmazlığa yol açması dikkat çekicidir.

 

 
Abkhaz World: Rewriting History? A Critique of Modern Georgian Historiography on Abkhazia
 
Kaynak
1. Gordadze, T. (2000). Gürcü-Abhaz çatışmasının çözümünün önündeki ahlaki ve ideolojik engeller. Abhazya - Gürcistan içinde. Barışa giden yolda engeller. Sohum, s. 38-47.
2. Ançabadze, G. (2000). Gürcü-Abhaz çatışmasının arka planında Abhazların etnik tarihinin incelenmesi. Gürcü-Abhaz çatışmasına bakış açıları: Gürcü-Abhaz konferansının bildirileri. Konobevo (Moskova bölgesi). Irvaín, s. 20-70.
3. Radyo Svoboda. (27.04.2000). Gürcistan ve Şevardnadze. Tengiz Gudava’nın Levan Berdzenişvili ile yaptığı röportaj.
4. Hewitt, G. (Ed.). (1999). Abhazlar. Londra: Curzon Press. 288 p.
5. Hewitt, G. (1993). Abhazya: bir kimlik ve mülkiyet sorunu. Central Asian Survey. 12(3), s. 267-323.
6. Hewitt, G. (1998). Abhazların Gürcülere olan güven kaybında akademisyenlerin rolü ve bu durumun nasıl düzeltilebileceği. Yeni Dünya Düzensizliği ve Kafkasya. Haarlem, Hollanda, s. 115-125.
7. Ançabadze, G. (2000). Sorunların incelenmesi. s. 33.
8. Ançabadze, G. (1999). Halk diplomasisi yöntemlerini kullanarak Gürcü-Abhaz çatışmasını etkisiz hale getirme girişimleri. Gürcü-Abhaz Konferansı Bildirileri. Soçi, Mart 1999. Irvaín, s. 14.
9. A.g.e.10. A.g.e., s. 16.
 

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Anket

E-Bülten Aboneliği