Abhazya Tam Yetkili Türkiye Temsilciliği 31 Yaşında!
Abhazya Cumhuriyeti (Eski )Türkiye Tam Yetkili Temsilcisi Sayın Vladimir Cemal-ipa Ayüdzba'dan Türkiye'ye atanması ve Türkiye temsilciliğinin tesis edilmesinin 23. Yılı nedeniyle kendisi ile yaptığım görüşme sonrası yazılı olarak gönderdiği mektubunu bir kez daha sizlerle paylaşıyorum.
Abhazya Tam Yetkili Türkiye Temsilciliği 31 Yaşında!
Abhazya Cumhuriyeti (Eski )Türkiye Tam Yetkili Temsilcisi Sayın Vladimir Cemal-ipa Ayüdzba'dan Türkiye'ye atanması ve Türkiye temsilciliğinin tesis edilmesinin 23. Yılı nedeniyle kendisi ile yaptığım görüşme sonrası yazılı olarak gönderdiği mektubunu bir kez daha sizlerle paylaşıyorum.
20 Yıl süre ile Türkiye'de görev yapan Vladimir Camal-ipa Ayüdzba diasporada aldığı görev nedeniyle “Abhazya devletinin ilk temsilcisi olarak soydaşlarımızın arasında bulunmanın omuzlarıma yüklediği sorumluluk da gerçekten çok ağırdı, zira beni görevlendiren Abhazya yönetimi gibi, Türkiye’de yaşayan kardeşlerimizin de temsilci olarak şahsımdan beklentileri bir hayli yüksekti”. İfadelerine yer verdi. Anılarından önemli kesitler sunan Ayüdzba ile her gün en az 8 saat beraber olmak kaydı ile 5.yıl birlikte oldum. Bana göre Türkiye'den ayrılması planlı değildi. Ancak 80 yaşına gelmiş birisi için de ailesinden, torunlarından çocuklarından ayrı yaşaması çok ta kolay bir şey değildi.
Emekli Temsilcimiz Sayın Cemal-ipa Ayüdzba Türkçe okuryazar birisi idi ancak aşağıdaki satırları kendi el yazısı ile Abhazca olarak yazmıştı. Onun yazısının tercümesini hiçbir zaman hayır deme alışkanlığı olmayan emektarımız değerli kardeşim Oktay Chkotua tarafından yapıldı. Birçok konuda sıkıştığım zaman kendisine ulaştığımda elinden geleni esirgemeyen bu güzel kardeşime teşekkür etme fırsatı da olan bu yazı ve bundan öncesi ve sonrası için teşekkür etme imkânı da olmuş oldu. İyi ki varsın çok teşekkür ederim sevgili Oktay Chkotua.
NOT: Temsilciliğin yıl dönümü nedeniyle günümüzde görev yapan Sayın İbrahim Ayuzdba’nın da duygu ve düşüncelerini almak istemiştim. Gönderdiği gün onun da yazısını paylaşacağım.
Sayın Cemal-İpa Vladimir Ayüdzba, Türkiye Diasporasının ilk resmi temsilcisi olması, günümüzde görevde iken yaşamını kaybeden Temsilci yardımcımız Sayın Kafkas Atrışba’ya kuruluş yıl dönümü nedeniyle bir kez daha Allah’tan Rahmet diler sevgi saygı ve minnetle anıyorum.
Saygılarımla,
Özen Sanbay Atsanba
Vladimir Cemal-ipa Ayüdzba
Sohum 2017
25 şubat 1994 günü Abhaz Dayanışma Komitesinin insiyatifi ile İstanbul’da açılan Abhazya Temsilciliğine atandım. Bu atama dönemin Cumhurbaşkanı cennetmekan VladislavArdzınba’nın ve hükümetinin aldığı tarihi ve stratejik bir karardı. Bu karar insana, gurur ve mutluluk kadar, aynı derecede ciddi bir sorumluluk da yüklemekteydi. Yüz yılı aşkın bir süredir yabancı topraklarda yaşayan, ve burada kendilerine adeta yeni bir vatan kurarak, yepyeni bir kültür ve yaşam oluşturan sürgün kuşaklarının içerisinde çalışamak kolay olmayacaktı. Aynı zamanda Abhazya devletinin ilk temsilcisi olarak soydaşlarımızın arasında bulunmanın omuzlarıma yüklediği sorumluluk da gerçekten çok ağırdı, zira beni görevlendiren Abhazya yönetimi gibi, Türkiye’de yaşayan kardeşlerimizin de temsilci olarak şahsımdan beklentileri bir hayli yüksekti.
Türkiye’de bulunuşumun temel nedeni Abhazlar kadar Kafkasya’dan sürgün gelen diğer kardeş halklardan soydaşlarımızı da Abhazya hakkında bilgilendirmek, soydaşlarımıza anavatanlarını sevdirmek ve ona yürekten bağlanmalarını sağlamaya çabalamaktı. Abhazya’nın tarihini, kültürünü, edebiyatını kısacası sahip olduğu tüm değerleri onlara anlatabilmekti. Bütün bunları lafta anlatmak elbette kolaydı, ancak gerçekleştirmek gerçekten son derece güç bir işti. Ancak, her şeyden önce yüreği vatan sevgisiyle çarpan bir grup insan etrafımı sardı ve her türlü konuda bana tam destek oldular. Ben de, bir gün bile Abhazya’dan özel olarak gönderildim diye ayrı durmadım. Her zaman yaban toprakları kendilerine vatan kabul etmek zorunda kalan kardeşlerimin ortalarında yer aldım. Savaş sonrası “Artık görev tamamlandı komite işlevini tamamladı” diyenler olduysa da, “Hayır, daha yapılması gereken çok şey var, asıl savaş bundan sonra başlıyor” diyenler de oldu. Gerçekten Abhazya’nın karşı karşıya olduğu devasa sosyal, siyasal ve diplomatik problemler aynı zamanda Dayanışma Komitesinin ve diasporamızın da önünde durmaktaydı artık... Abhazlar karşısında yenilen Gürcüler, tükenmek bilmeyen intikam hisleri içerisinde saldırılarına devam ediyor, Abhazya’yı her anlamda tehdit etmeyi sürdürüyorlardı. Sınır bölgesinde terör faaliyetleri aralıksız devam ediyordu, insan kaçırmalar, baskınlar, soygunlar ve katliamlar Gürcü devletinin beslediği terör grupları eliyle hızla tırmandırılıyordu. Aynı zamanda politik ve diplomatik olarak yeni bir savaş, yeni bir cephe açmışlardı. Elbette tüm bunlarla mücadele edilmesi ve Abhazya gerçeğinin aynı politik ve diplomatik yollarla dünya gündemine taşınması gerekiyordu. Bu durum ise komitenin önünde ciddi bir görev olarak durmaktaydı.
Küçük bir örnek vereyim, Gürcistan Devlet Başkanı Şevardnadze, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile görüşmeye Türkiye’ye geldiğinde “Abhaz Dayanışma Komitesi ile mutlaka görüşmek istiyorum” diye ısrarcı olmuştu. Komite üyelerinden hukuçu Recep Agırba ile birlikte bu görüşmede ele alınacak konuları belirleyerek tabiri caizse görüşmeci grubu “silahlandırmıştık”. Sıraladığımız konuların bir kısmı şunlardı.
1-Abhazya Gürcistan’ın bir parçası değil, bağımsız bir devlettir.
2-Gürcistan Abhazya’nın bağımsızlığını mutlaka tanımalıdır.
3-Savaş döneminde Gürcistan’ın Abhazya’ya verdiği maddi zarar bağımsız bir kurumca belirlenmelidir.
Komite üyeleri görüşme için Ankara yollarına düştüler, biz de merakla sonucu ve kendilerini beklemekteydik. Görüşme biter bitmez komitenin Ankara temsilcisi Kuaratskheliapha Bediz sevinç içinde beni aradı. Gündeme getirilen konuların tamamı Şevardnadze tarafından itiraz görmeden oldukça sıcak karşılanmış ve çözüm için elinden geleni yapacağı sözünü de vermişti. Bu durum gerçekten umut verici bir müjde idi, ben de derhal cumhurbaşkanımız Ardzınba’yı telefonla arayarak bilgilendirdim.
Ancak Şevardnadze hemen toplantı çıkışında, kendisine görüşmenin nasıl geçtiğini soran Gürcü haber ajansı muhabirine “Toplantı çok güzel geçti, Abhazların bağımsızlık gibi bir istekleri yok, Gürcistan’dan ayrılmayı düşünmüyorlar. Onlar da Ardzınba rejiminden bıkmış durumdalar!” diyordu.
Komite üyeleri ve temsilcilik olarak işte böylesi provakasyonlarla da mücadele etmek durumndaydık. Şevardnadze, sadece bu yalanı basın önünde söyleyebilmek için komite ile görüşme konusunda bunca ısrar etmiş ve kendilerini hiç sorun çıkarmadan, şartsız bir şekilde onaylayarak dinlemiş, ancak herşey bittikten sonra da bu açıklamayı yapmıştı. Bizler bu gibi nice yalanla uğraşmak zorundaydık.
Abhazya Cumhurbaşkanı Ardzınba neredeyse her hafta, beni bizzat arayıp çalışmalarımızı soruyor, beni yönlendiriyordu. Şahsen en unutamadığım anlardan biri 1999 yılında VladislavArdzınba ve arkadaşlarının İstanbul ziyaretleri sırasında karşılama ile ilgili düzenlenen muhteşem organizasyondu. Adeta Türkiye’deki tüm soydaşlarımız bir bayram havası içerisinde karşılama yerine koşmuşlardı. Bunun bir örneği de 2008 yılında, Abhazya Rusya Federasyonu tarafından tanındığında yaşanacaktı. Abhaz bayraklarını kapan binlerce Abhaz-Adige, Kafkasyalı kardeşlerimiz İstanbul’da büyük bir kutlama gerçekleştirmişlerdi. Selimiye’deki dernek binası önünde Çerkes kardeşlerimiz sevinç içinde beni havalara atmışlardı. Bir birini hiç tanımayan bunca insan sevinç içerisinde kucaklaşmaktaydı, Abhazya’nın tanınması işte böylesine mutlu etmişti onları...
Bu iki anı yaşamım boyunca unutmam mümkün değil, zaten kim unutabilir ki? Elbette ki 2016 yılında Abhaz ve Adıge kardeşlerimin Selimiye Derneğinde benim için düzenledikleri gece de benim için unutulmazdı.
Şimdi bana sık sık soruyorlar, “Hayatının 20 yılını geçirdiğin toprakları, dostlarını özlemiyor musun?” diye. Evet, rüyalarımda sürekli birlikte çalıştığım arkadaşlarımı görüyorum, Altıyolu, Bahariye’yi görüyorum, Nazım Hikmet Çay Bahçesini görüyorum!
Ben artık 80 yaşındayım ama buna rağmen gençlerle-öğrencilerle bir arada olmaya çalışıyorum, Abhaz Araştırmaları Enstitüsünde çalışıyorum. Bütün zamanımı Türkiye’de yaşadıklarımı gördüklerimi, başarıp başaramadıklarımı genç kuşaklara anlatarak, tecrübelerimi onlarla paylaşarak dolu dolu geçirmeye çalışıyorum. 20 yıl boyunca beni Abhazya temsilcisi sıfatıyla el üstünde tutarak ağırlayan dostlarımı ve halkımı anlatıyorum buradaki insanlarıma.
Türkiye artık benim için de canımdan kanımdan bir parça adeta, bu yüzden de hepiniz her zaman kalbimdesiniz, yaşamım boyunca da unutulmanız mümkün değil.
Vladimir Ayüdzba
Sohum 2017
Mekânın Cennet Olsun.
0 Yorum