İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne Yönelik Operasyon ve Toplumsal Algı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik gerçekleştirilen operasyonun sadece hukuki boyutunu değil, aynı zamanda toplumda yarattığı derin bölünmeyi ve adalet anlayışına olan güvenin nasıl sarsıldığını ortaya koydu. Yolsuzluk iddialarının siyasi ve sosyal etkilerini analiz ederken, aynı zamanda Türkiye’de ahlaki çöküşün ve çifte standartların yolsuzluk algısını nasıl şekillendirdiği endişe verici boyutta. Toplumsal değerlerin yozlaşması, bireysel çıkarların ortak iyiliğin önüne geçmesi ve ideolojik kamuflajlarla meşrulaştırılan ahlaki erozyon, bu tartışmanın merkezinde yer almaktadır. Gerçek adaletin sağlanabilmesi için öncelikle toplumun kendi çelişkileriyle yüzleşmesi ve hukukun üstünlüğüne samimi bir şekilde sahip çıkması gerekmektedir.
19 Mart Çarşamba sabahı başlayan ve ülke gündemini tamamen değiştiren, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik terör ve yolsuzluk iddialarını kapsayan operasyon, bugün itibarıyla emniyet ve savcılık süreci tamamlanarak yargıya sevk edildi. Muhalefetin “siyasi” olarak nitelediği bu süreçte, aralarında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da bulunduğu birçok kişinin tutuklanması, olayın siyasi ve hukuki boyutları kadar toplumsal etkilerini de tartışmaya açtı. Operasyonun sonuçlarının çok daha büyük gelişmelere yol açacağı kesin görünüyor.
Ancak asıl endişe verici olan, toplumun bu olay karşısında iki kutba ayrılarak kendi yargısını çoktan vermiş olması. Hukukun üstünlüğü ve adalet duygusunun toplumda yeterince karşılık bulmadığının en büyük göstergesi de budur. Bir kesim, iddialara hiç aldırış etmeden bu sürecin tamamen siyasi bir hamle olduğunu kabul edip masumiyet kararı verirken, diğer kesim ise tam tersine, iddiaların doğruluğuna peşinen inanarak ön yargılı bir tutum sergiliyor. Yani mahkemelerin vereceği kararın şimdiden toplumun büyük bir bölümü için bir anlam ifade etmediği, hangi delil ortaya konursa konsun bir tarafın bunu reddedeceği gerçeği ortada duruyor.
Benzer operasyonların Türkiye’deki çoğu belediyeye yapılması halinde çok benzer sonuçların ortaya çıkacağı muhakkaktır. Çünkü mesele sadece bireylerin yolsuzluk yapması değil, aynı zamanda toplumun ahlaki ve manevi çöküşüyle ilgilidir. Kamusal alanlara çöp atmayı, tükürmeyi sıradan bir davranış olarak gören, trafik kurallarını ihlal etmeyi uyanıklık sayan bir toplumda yolsuzluk algısı da doğal olarak farklı gelişiyor. %80’i kaçak yapı stoğundan oluşan bir ülkede imar yolsuzluğunun olmaması düşünülemez. Ancak herkes kendisi için hak gördüğü bir şeyi, başkası yaptığı zaman sert bir şekilde eleştiriyor. Bu ise tam anlamıyla bir çifte standart ve ikiyüzlülüktür.
Üstelik bu çürümüşlük, çeşitli ideolojik ve kültürel kamuflaj mekanizmalarıyla gizlenmeye çalışılıyor. Kimisi Atatürkçülüğün, kimisi vatanseverliğin, kimisi ise dini değerlerin arkasına sığınarak kendi ahlaki yozlaşmasını örtbas ediyor. Yapacağı bir inşaat için kamu arazisini işgal etmekten çekinmeyen, bunu şahsi çıkarı için kullanan birinin; sonrasında bir camiye ibadete, Atatürkçü Düşünce Derneği’ne ya da üyesi olduğu herhangi bir yardım kuruluşuna giderek “ahlaklı birey, çağdaş birey, dindar birey, vatansever birey ” rolü üstlenmesi toplumsal ikiyüzlülüğün en net örneklerinden biridir.
Bu kokuşmuşlukla mücadele etmek için toplumun belli başlı kesimlerinin artık sahneden çekilmesi gerekiyor. Dini TV de rant aracı yapıp istismar eden din bezirganlarının, çağdaşlığı ahlaksızlık ve ölçüsüzlükle eş tutan sözde sanatçıların ve programlarının, ilmini insanları aydınlatmak yerine onları aşağılamak için kullanan sözde akademisyenlerin ve laikliği din düşmanlığı dini de kendi anladığı şekilde doğru kabul eden radikal kesimlerin toplum üzerindeki etkisi azaltılmadıkça, gerçek bir adalet ve ahlaki dönüşüm sağlanamaz.
Özetle, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyon sadece hukuki bir süreç değil, aynı zamanda Türkiye’nin kronikleşmiş toplumsal ve ahlaki sorunlarının da bir yansımasıdır. Bu olay, sadece belirli isimlerin suçlanması veya aklanması meselesi değil, çok daha derinlerde yatan bir sistem ve ahlak sorununu gözler önüne sermektedir.
0 Yorum